Roni Margulies
Hrant'ı öldüren devlet ne zaman ortaya çıktı?

Kısa cevap: 1923'te.

Kanıtlayalım.

TBMM'de 1924 Anayasası müzakere edilirken Türkiye sakinlerini tanımlayan 88. madde ateşli tartışmalara yol açar. Birkaç milletvekili bu topraklarda yaşayan herkesin milliyet bakımından Türk olarak kabul edilmesini savunur. Büyük çoğunluk, gayrimüslim azınlıkların Türk olarak tanımlanmalarının mümkün olmadığında ısrar eder. Bu çoğunluk, Ermeni ve Yahudilerin, hem Ermeniliklerini ve Yahudiliklerini hem de dillerini terk etmedikleri sürece Türk olamayacaklarını anlatır.

Sonunda, 88. madde şöyle kabul edilir: "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk ıtlak olunur".

Yani bazıları sadece "vatandaşlık itibariyle" Türktür. Ama aslında olmadıklarını biz biliriz!

Zaten Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, aslında Türk olmayan bu vatandaşlara daha sonra "kanun Türkü" der! Hakiki Türk değil, kanun Türkü!

Önemi var mı? Var. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya 1934'te yabancı soyadlarını yasaklayan Soyadı Kanunu tartışılırken ağzından kaçırır. Şöyle der:

"Yabancı isimlere gelince, bir memleketin en büyük vazifesi, sınırları içinde oturanların hepsini kendi camiasına ilhak etmek, temsil etmektir... Niçin hâlâ Kürt Memet, Çerkes Hasan, Laz Ali diyelim. Bir defa bu, hâkim unsurun kendi zaafını gösteren bir şeydir".

"Hâkim unsur" hangisi sizce?

Ha, bu arada "yan, of, ef, viç, is, dis, pulos, aki, zade, mahdumu, veled ve bin" heceleriyle biten soyadlarının kaydettirilmesi yasaklanır! Yani, sırasıyla, Ermeni, Bulgar, Makedon, Boşnak, Sırp, Hırvat, Rum, Giritli, Fars, Gürcü ve Arap soyadları!

CHP genel sekreteri ve rejimin "üçüncü adam"ı Recep Peker 1931'de pek açık konuşur:

"Hıristiyan ve Musevi arkadaşlar için de aynı açıklıkla fikirlerimizi söylemek lazımdır. Fırkamız bu vatandaşları da izah ettiğimiz dil ve emel birliğinde iştirak kaydı altında tamamen Türk olarak kabul eder".

Birincisi, Türk olarak kabul edilmek istemiyorsam ne olacak? İkincisi, senin dilini değil, kendi dilimi konuşmak istiyorsam ne olacak?

Ne olacağını bugün biliyoruz: "Hıristiyan ve Musevi arkadaş" hemen hemen kalmadı memlekette!

Peki, Türk olmayan ama en azından Müslüman olan "arkadaşlar" hakkında ne düşünür Peker? Şöyle:

"Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük, Çerkeslik ve hatta Lazlık ve Pomaklık gibi fikirler telkin edilmiş olan vatandaşlarımızı kendimizden sayarız. Mazinin karanlık istibdat devirlerinden kalma bir miras olan ve uzun tarihi tegallübatın mahsulü bulunan bu yanlış telakkileri hulusla ve samimiyetle düzeltmek vazifedir."

Yani Kürtler kendilerini yanlışlıkla Kürt zannediyor ve Türklerin vazifesi bu yanlışlığı düzeltmek!

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bu konularda düşüncesi neymiş acep?

Şöyleymiş: Devletin Hıristiyan ve Yahudilere karşı tedbirli davranma ihtiyacı ancak bunlar "mukadderat ve talihlerini Türk milletine arzularıyla rapt ettikten sonra" ortadan kalkacakmış.

Rapt edip etmediklerini Emniyet-i Umumiye Umum Müdüriyeti 1930'lu yıllar boyunca heyecanla izlemiş. Nerede ne kadar azınlık "vatandaş" olduğunu saptamak için canla başla çalışmış. Arşivler, 3 Mayıs 1933'te Emniyet-i Umumiye'nin Ağrı Valisi'nden il sınırları içindeki Ermeni, Süryani, Yakubi ve Keldanilerin sayısı hakkında rapor istemesi türünden belgelerle dolu.

1933'te Ağrı'da kaç tane Keldani olduğunu bilen devlet, Şişli'de bir tane Hrant'ı mı gözden kaçıracaktı!

 


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası