Sahte mi değil mi tartışmalarından sonra "AKP ve Fetullah Gülen cemaatini bitirme planı" başlıklı belgenin gerçek olduğu açığa çıktı. Aylar önce başlayan tartışmada çok küçük bir odak, DSİP, Taraf gazetesinin bazı yazarları ve az sayıda sol kurum dışında hiç kimse bu belgenin gerçek olduğunu iddia edemedi. Taraf gazetesi bu tartışmada yalnız bırakıldı.
Bugün gerçekler açığa çıktı. Belge gerçek, altındaki ıslak imza gerçek! Sadece bir darbe planı değil, bu türden planları yapan bir cuntanın varlığı açık bir gerçek!
Söz konusu olan tek bir belge değil. Söz konusu olan bir darbe programı, bu programı hayata geçirmeye çalışanların kaleme aldığı toplumu yeni baştan biçimlendirme planları.
Bu planlar da gerçek. Gerçekleri artık hiç kimse gizleyemez.
Darbe ve toplumu yeniden biçimlendirme planları çok açık ki solu da derinden etkiledi. Darbe planları tüm toplumu değilse bile toplumun en diri, en politik olması gereken bazı sol kesimlerini etkisi altına aldı. Demokrasiden çok az miktar da olsa nasibini alan her hangi bir muhalefet örgütü, darbe belgesinin sahte mi gerçek mi olduğunu sormaz, gerçek olması ihtimalinin üzerine giderdi. Ama darbecilerin en önemli tezlerinden AKP'nin karşı devrimci olduğu propagandasını yutan bir sol, AKP'nin şeriat getirmek üzere örgütlendiğini ve şeriata karşı cumhuriyetin kazanımlarını korumak gerektiği yalanını yutan bir sol, cuntacıların toplumu biçimlendirme planlarına göre çoktan biçimlenmişler demektir.
Böyle bir solun, solla hiçbir ilgisi kalmamış demektir.
Böyle bir solun demokrasiyle hiçbir ilgisi kalmamış demektir.
Böyle bir solun, demokrasi olmadan sosyalizm olmayacağını, sosyalizmin demokrasinin kalbi olduğunu kavraması mümkün değildir. Bu türden sola, artık sol demenin bir gereği yoktur. Bu siyasi tutum sahiplerine olsa olsa CHP'nin bir kanadı demek daha doğru olacaktır.
Bu yüzden önemli olan gerçek solun, devrimci solun tutumudur.
Gerçek olduğu kanıtlanan belgenin gerçek olduğunu aylar öncesinden açıklayan devrimci sol, şimdi daha ağır bir görevle karşı karşıyadır. 21 Haziran 2008'de darbelere karşı ilk kez kitlesel bir miting düzenledik. 26 Temmuz 2008'de ikinci miting Ankara'da düzenlendi. Arka arkaya yürüyüşler yaptık. Ergenekon örgütünün dağıtılması gerektiğini savunduk. 18 Temmuz 2009'da, "İlker başbuğ'un susmasını" talep eden büyük bir gösteri daha örgütledik. Bu yürüyüşlerimiz darbecilerin etkisi altındaki "sol" tarafından şüpheyle karşılandı, karalanmaya çalışıldı. Soros'un, Fettullah Gülen'in ve AKP'nin ekmeğine yağ sürdüğümüz iddia edildi. Kendileri de inanmıyorlardı ama bu iddialar kendi konumlarını sağlama almalarına yarıyordu. Arkalarını her geçen gün daha fazla orduya yaslamanın güveniyle hareket ettiler.
Ama artık yolun sonuna geldiler.
İlker Başbuğ'u savunmalarına imkan yok!
Belge, İlker başbuğ'un çalıştığı binada hazırlandı. İlker Başbuğ tüm toplumun gözünün içine baka baka belgenin sahte olduğunu söyledi. 26 komutanla birlikte basının karşısında darbe karşıtlarına meydan okuyan İlker başbuğ şimdi ne yapacak?
Atabileceği tek bir adım var: İstifa kurumunu çalıştırmak. Yine de bu onuru Başbuğ'a bahşetmemek gerekiyor. İstifa değil, görevinden el çektirilmeli. Derhal görevden alınmalı. Basın toplantısına katılan tüm komutanlar görevden alınmalı. Gerçeği halktan gizledikleri için, darbe planlarının üstünü örttükleri için, daha da önemlisi darbe planları yaptıkları için.
Darbe sürecinin aktif bir parçası olan tüm komutanlar görevlerinden alınmalı ve Silivri'de istirahata çekilmelidir. Yargılanmalı ve en ağır cezaya çarptırılmalıdır.
İsteyenler, sol adına Silivri kapılarında Ergenekon saygınları arasına eklenecek yeni rütbelileri savunmak için gidebilirler. İsteyenler, sol adına milliyetçi cumhuriyet kazanımlarını korumak için toplumu biçimlendirme planlarının uzantısı olmaya devam edebilirler.
Gerçek sol, darbelere karşı, Ergenekon'a karşı, özgürlülükleri savunmaya devam edecek!
Şimdi yeniden sokağa çıkmanın zamanıdır. Kimsenin kuşkusu kalmasın, statüko parçalanıyor, parçalanacak. Ergenekon dağılıyor, dağıtılacak!