Sudan'da yaşanan dramın tarihsel kökleri epeyce eskilere dayanıyor. Darfur sorunu, genellikle Araplar ve Afrikalı siyahlar arasında bir etnik sorunmuş gibi gösterilse de asıl çelişki bundan oldukça farklı. Sudan'daki etnik ayrımların kışkırtılması, sömürgecilik dönemine dek uzanıyor.

Darfur'un dramı bölgedeki İngiliz sömürgeciliği, petrol ve ABD'nin bölgeye olan ilgisi ile karakterize oluyor. Sudan, uzun yıllar boyunca neoliberal politikaların uygulandığı bir ülke olarak yaşadı. Ortaya çıkan eşitsizlikler; hayvancılığın yıkımı ve kuraklık çatışmanın temelini oluşturuyor.

Sudan egemen sınıfı, emperyalist devletler için yıllar yılı Afrika'nın diğer egemen sınıfları ile de temas edebilmenin önemli bir noktası idi ayrıca Sudan, Süveyş kanalına ve Orta Doğu'ya girişin kanallarından birisi olarak görüldü. ABD, bu sebeple Sudan'a 1980'li yıllar boyunca yardımda bulundu. Sudan'da petrol bulununca bu ilgi daha da yoğunlaştı.

Kuzeydeki El Beşir öncülüğündeki İslami hükümet ile güneydeki Sudan Halk Kurtuluş Ordusu arasındaki çatışma 19 yıldır devam ediyor. Savaş sırasında ölen insan sayısı 2 milyondan fazla. El Beşir hükümeti, bu süreçte Darfur'da kanlı bir saldırı başlattı. El Beşir tarafından bölgeye yollanan ordu ve paramiliter güçler Afrikalı siyahları zorla göç ettiriyor, tecavüz ediyor ve öldürüyor. Bölgedeki salgın hastalıklar da ciddi bir sorun oluşturuyor.

ABD ve diğer emperyalistler ise iki güç arasında bir barış anlaşması yapılmasını denedi. Çünkü bölgede kendi denetimlerinde bir hükümetin yönetime gelmesinin işlerini kolaylaştıracağını düşünüyorlar. Ancak batılı devletlerin Sudan'a bakışı, Irak'a ve Afganistan'a bakışlarından farklı değil. Ülke, ABD'nin "terörü destekleyen ülkeler" listesinde yerini alıyor, El Beşir'i savaş suçlarından hükümlü ilan edenler aslında oradaki sorunun gerçek mimarları.

Tayyip Erdoğan'ın bu konuda batıya kafa tutuyormuş gibi görünmesine de aldanmamak lazım. Erdoğan, artık bölgede bir güç hâline gelmeye başlamış alt-emperyalist Türkiye'nin başbakanı. Batı tarafından düşman gösterilen çeşitli devletlerle yakınlık kurduğunda, emperyalizmden kopmuş olmuyor, bölgedeki gücünü sağlamlaştırmaya çalışıyor. Bunu yaparken darbeci bir katil olan katil El Beşir'le yan yana gelmek ise Erdoğan açısından bir sorun değil.

Sosyalistler açısından Sudan'da eskiden beri beraber aşağıdan mücadele geleneğine sahip olan Sudan halklarının kendi kaderini tayin hakkını savunmak önem taşıyor.

Ne bölgeye timsah gözyaşları ile yaklaşan emperyalistler ne de halkın katili El Beşir Darfur'daki dramı bitirebilir. Darfur katili El Beşir ile el sıkışan Türk egemen sınıfının temsilcisi Tayyip Erdoğan'ın bu tutumu her yerde teşhir edilmelidir. Darfur'a emperyalist "destek" değil, koşulsuz gıda ve ilaç yardımı gitmelidir.

El Beşir Kimdir?

Tayyip Erdoğan'ın dostlukla andığı Ömer El-Beşir aslında bir darbeci.

Hayatını 16 yaşından itibaren bir asker olarak geçiren, Sudan ve Mısır ordularında eğitim alıp görev yapan El-Beşir, 1989 yılında bir general olarak hükümete karşı yapılan darbede yer aldı.

Hükümeti ele geçiren askerler, parlamentoyu fesh edip, siyasi partileri yasakladılar.

El Beşir, 1993 yılında cuntanın kendini lağvetmesinden sonra tüm yetkileri elinde toplayarak kendisini devlet başkanı ilan etti. Bu görevini hâlen sürdürüyor.

2003 yılında Darfur sorunu ortaya çıktığında El-Beşir, Sudan ordusu ve paramiliter Janjweed'i kurarak Darfur'a saldırdı. 2003'ten bu yana El Beşir yüzünden, 200.000'den fazla insan öldü.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası