Ergenekoncular köşeye sıkıştı
Ozan Tekin
Kimliği belirsiz bir subayın "İrtica İle Mücadele Eylem Planı"nın orijinalini savcılara gönderdiğinden beri, Ergenekon davasında çok hızlı bir sürece girildi. Aynı subay, gönderdiği ikinci ihbar mektubunda, Nisan 2009 tarihinde Yüzbaşı Murat Uslukılıç tarafından hazırlanan ve Dursun Çiçek imzalı üst yazıyla dağıtılan, altında darbeci orgeneral Hasan Iğsız dahil Karargâh'ta görevli pekçok ismin parafının olduğu ‘gizli’ bir andıcı gözler önüne seriyor. Genelkurmay, içinde Sesonline, Bianet ve İnsan Hakları Derneği’nin internet sitesinin de bulunduğu 430’a yakın adres içeren andıcın doğru olduğunu kabul etti.
Meçhul subayın, Zekeriye Öz’ün yanı sıra Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı, muhalefet partileri ve bazı gazetelere gönderdiği üçüncü ihbar mektubunda ise, “Türk Silahlı Kuvvetleri karşıtı Sivil Toplum Örgütleri”nin karalanmasına dair çok sayıda plandan bahsediliyor. Aynı mektupta yer alan “Bilgi Destek Planı”nda, psikolojik savaş için irtica karşıtı filmlere ekonomik kaynak sağlanması, “Genelkurmay en güvenilir kurum” mesajını veren sonucu önceden belli anketler yaptırılması ve yandaş basında irticayla ilgili uydurma haberler çıkmasını sağlayarak kamuoyunun yönlendirilmesi isteniyor.
Çiçek serbest, hukuk tutuklu
Geçtiğimiz haftanın başında, İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın altındaki ıslak imzanın sahibi Dursun Çiçek, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelerek ifade verdi. Darbeye Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu, “Çiçek kalsın, Başbuğ gelsin” demek için mahkemin önünde yerini aldı. Ancak “Hükümeti cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” suçu sebebiyle tutuklanan darbeci albay, 45 saat sonra “delilleri karartma riski ve kaçma şüphesi” bulunmadığı için salındı.
YARSAV’ın darbeci başkanı tekrar seçilemedi
Bütün bunlar olurken, Yargıçlar ve Savcılar Birliği'nin (YARSAV) 2. Olağan Genel Kurulu'nda, darbeci kimliğiyle tanınan Genel Başkan Ömer Faruk Eminağaoğlu yönetim kuruluna seçilemedi. Ergenekon davasında görev yapan hâkim ve savcıları hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs etmek, resmi sıfatını kullanarak bir kısım şüpheli ve sanıklar lehine soruşturmanın usulü ve seyri ile ilgili açıklama ve eleştirilerde bulunarak kamuoyu oluşturmakla suçlanan Eminağaoğlu hakkında açılan ve "meslekten ihraç"içerikli dava kapsamında hazırlanan iddianame kabul edildi.
Darbeciler yargılanacak
Bütün bu gelişmeler sonucunda, Ergenekon çetesi iyice köşeye sıkışmış durumda. Tutuklanmayan darbecilerin cunta planları yapmaya devam ettikleri çok açık. İhbar mektuplarıyla birlikte, TSK içinde hükümeti devirmeye yönelik faaliyetler bir bir açığa çıkıyor. Darbeciler; hukuku, yandaş medyayı, akademisyenleri, devlet adamlarını ve kamuoyu yaratma gücü bulunan herkesi kullanarak direnmeye devam ediyorlar.
Bütün bu planlara karşı, seçilmiş hükümetin eli silahlı adamlar tarafından devrilmesine karşı olan herkesin bir an evvel harekete geçmesi gerekiyor. Darbecilerin direnişi, ancak toplumsal muhalefetin yükselmesiyle ve aşağıdan mücadeleyle kırılabilir.
Askerin siyasete müdahale girişimlerinin meşruiyetini kaybetmesine hiç bu kadar yakın olmamıştık. DSİP üyeleri, siyasal demokrasiyi, seçmenlerin oylarıyla belirlenen parlamentoyu ordunun darbe girişimlerine karşı korumak için mücadele etmeye devam edecek.
“Güzin abla bana zorla türban taktırdılar”
Albay Çiçek'in ofisinde imha işlemine katılan ihbarcı subayın gönderdiği üçüncü mektubun ekindeki CD’den 28 Şubat dönemini aratmayacak belgeler çıktı.
Bilgi Destek Planı’nda, “Genelkurmay en güvenilir kurum” sonuçlu anketler yaptırılması, medyaya “Şeyh, müritlerinin parasıyla zengin oldu, şeyh kadınla basıldı” haberleri servis edilmesi, seminer ve çalıştaylara “kamuoyu yaratma gücü bulunan” devlet adamları, akademisyenler ve araştırmacılar (Dr.Ercan Çitlioğlu, Prof.Emre Kongar, A.Necdet Sezer, Süleyman Demirel, Prof. Ümit Özdağ, Doç.Emin Gürses, Gazeteci-yazar M.Ali Kışlalı, Gündüz Aktan, Güler Kömürcü gibi) çağrılarak, verilecek mesajların kamuoyuna daha etkili sunulması isteniyor. Belgede, “Terörle ilgili filme destek olarak 550.000 YTL verilmesi”, “İrtica ile ilgili filme 550.000 YTL destek verilmesi”, “TSK'nın din karşıtı olmadığı, dinin ticaret, siyaset ve kişisel çıkar için kullanılmasına karşı olduğu temalarını yansıtan bir film yaptırılması”, “Çeşitli konularda anketler yaptırılması 80-150.000 YTL” ve “Çizgi film yapılması” gibi bir dizi proje yer alıyor.
Kamuoyu yaratma gücüne sahip bulunan bir araştırma şirketine yaptırılacağı söylenen ankette ise, Türk toplumunun en çok güvendiği kurumun %93'le TSK çıkması; Türkiye'de yaşayan yabancılara göre, Türkiye’nin hızla dinci bir toplum hâline geldiğinin belirtilmesi ve başörtüsü takan kadınların büyük çoğunluğunun, bunu çevre, aile ve eş baskısı nedeniyle yaptığının açığa çıkması hedefleniyor.
Planda, kamuoyunun yönlendirilmesi için, irticai sermayenin vatandaşları dolandırdığına, irticai ailenin çok küçük yaştaki kızını yaşlı biriyle para karşılığında evlendirmeye çalıştığına, cemaatin başındaki kişinin söylemlerine ters bir şekilde ünlü tatil yörelerine ve kumarhanelere, geneleve gittiğine, bir şeyhin yabancı fahişelerle sarmaş-dolaş resimlerinin çekildiğine ve başörtüsü takmak istemeyen bir genç yaşadığı çevrede nasıl bir baskı altında tutulduğuna yönelik uydurma haberler yapılması öngörülüyor.
Muhalifleri karalayın, örgütleri bölün
Üçüncü mektupta ayrıca, Lahika’nın uygulanmasına ilişkin Genelkurmay emirleri arasında, “Türk Silahlı Kuvvetleri karşıtı Sivil Toplum Örgütleri”nin karalanmasının da olduğu belirtiliyor. Belgede, bu örgütlerin iç yapısı ve yöneticileri hakkındaki faaliyet bilgilerinin toplanması; örgütlerin kamuoyundaki saygınlığını ortadan kaldıran ürünlerin gri ve kara yöntemlerle üretilerek kamuoyuna dolaylı olarak yansıtılmasının hedeflendiği belirtiliyor.
Ayrıca, belgeyle birlikte, darbeye karşı mücadele eden sosyalistlerin sıkça maruz kaldıkları "Sorosçu", "Liboş", "Fetullahçı", "Fetocu", "AKPci" yakıştırmalarınının kaynağı da açığa çıktı. Raporda, STÖ’lerin karalanmasıyla ilgili şu ifadeler yer alıyor:
“Bu ürünlerde [y.n.: STÖ’lerin saygınlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan ürünler]; anılan STÖ’lerin yabancı güç merkezlerinin hizmetinde oldukları, millici olmadıkları, TSK’ya saldırması için Türkiye düşmanlarından para aldıkları, STÖ’nün bağlı olduğu merkezi kuruluşun Türkiye gibi ülkeleri yıkmak için çalıştığı, yaptıkları çalışmaların yalan ve iftiralarla dolu olduğu, hiçbir bilimsel değerinin bulunmadığı, anılan STÖ yöneticilerinin; yabancı ülke vatandaşı olduğu, çocuklarını bu ülkede okuttukları, bu nedenle yabancı güç merkezlerine bağımlı oldukları, bu ülkelerde özel olarak eğitildikleri, ahlaksız oldukları, aile, yurt, vatan kavramlarının olmadığı, yalnızca maddi çıkar elde etmeye çalıştıkları, parayı kim verirse ona hizmet ettikleri, çok fazla mal varlığına sahip oldukları, bu serveti nasıl yaptığının bilinmediği, kişisel geçmişlerinin karanlık ve yolsuzluklarla dolu olduğu gibi hususlar işlenecektir. Ürünlerin hazırlanmasında anılan örgütlerden ayrılmış veya anılan örgüt yöneticilerini tanıyan kişilerin görüşlerinden de alıntılar yapılacaktır.”