Şenol Karakaş
Marksizm, işçi sınıfının dünya çapında devrimci eyleminin teorisidir. Bu yüzden, marksizm, devrimcidir, enternasyonalisttir ve işçi sınıfının sınıf çıkarlarından başka bir şey ifade etmez.
Lenin, "Marks'ın tarihsel materyalizmi, bilimsel düşünüşte erişilmiş büyük bir başarıydı. Tarih ve siyaset düşüncesinde daha önce hüküm süren kaos ve keyfilik yerini, üretici güçlerin gelişmesinin sonucu olarak bir toplumsal hayat sisteminden bir başka ve daha yüksek sistemin nasıl doğduğunu gösteren çarpıcı bir bütünlük ve uyumluluğa sahip bilimsel bir teoriye bırakmıştı" dediğinde, içten içe marksizmin enternasyonalist karakterini de vurguluyordu.
Tarihsel materyalizm, dünya ölçekli bir sistem olan kapitalist sistemin aşılması ve komünist, sınıfsız bir toplumun kurulabilmesi için, "daha yüksek bir sistemin" ancak dünya çapında işçi sınıfının kolektif eyleminin ürünü olabileceğini anlatır özetle.
Marks'ın daha 1840'lı yılların başındaki sol demokrat yazılarında bile işçi hareketini en azından Avrupa çapında birleşik mücadele etmek zorunda olan bir sınıf olarak kavradığını gösteriyor: "Hiçbir şeye sahip olmayan bir zümrenin orta sınıfların refahından pay istediği gerçeği Manchester, Paris ve Lyons'da yaşayan herkes için aşikardır." Mancherster Chartist hareketin merkezi, Paris ve Lyons ise işçi isyanlarının merkeziydi ve Marks'ın daha ilk yazılarında komünizm fikri Avrupa çapında kitlesel işçi eylemlerinin birliğiyle birlikte gelişiyordu.
Milliyetçilik, yurtseverlik, Marks ve Engels açısından işçi sınıfının düşmanı fikirlerdi. 1845 yılında Engels'in Marks ve kendisi adına kaleme aldığı "Londra'da Uluslar Şenliği" başlıklı makalede yapılan "Bütün ülkelerin proleterlerinin çıkarları aynı ve düşmanları ortaktır... bir bütün olarak proleterlerin gelişmesi ve bütün eylemleri özünde insancıl ve anti milliyetçidir" vurgusu, marksizmin daha doğuş günlerinde milliyetçilikten tiksindiğini gösterir.
Marks ve Engels, günün modası öyle diye değil, enternasyonalizm devrimci fikirlerinin elementer özelliği olduğu için ilk parti örgütlenmesini İngiltere, Almanya ve Fransa'daki işçi liderleriyle görüşerek, birlikte örgütlenmeye çalışarak Avrupa çapında etkili bir siyasi gelenek yaratma yoluna gittiler. Marks, "milliyetin sınırlarını parçalamak" için enternasyonalist bir örgütlenmenin zorunlu olduğunu daha 1846 yılının başlarında söylüyordu.
1848-1850 yıllarında Fransa'da sınıf savaşlarını incelediği broşüründe, Marks, "Yeni Fransız devrimi, derhal ulusal alandan ayrılmak ve 19. yüzyılın toplumsal devriminin üstün gelebileceği tek alanı, Avrupa alanını ele geçirmek zorunda olacaktır" diyordu.
Marksizme kendi milliyetçiliklerini bulaştırmak isteyenlere inat, bugün, 21. yüzyılda Marks'ın bu cümlesine yapılacak tek ek, devrim hangi ülkede gerçekleşirse gerçekleşsin, toplumsal devrimin üstün olabileceği tek alan olan, dünya ölçeğini, özellikle üretici güçleri en gelişkin, işçi sınıfı en örgütlü olan ülkelerin tümünü ele geçirmek zorunda kalacağı vurgusu olmalıdır.