Roni Margulies
"Yeni Sol, çerçeve metninde yer alan takdimiyle bana, ne "yeni", ne de sosyal demokrat anlamda bile, "sol" gibi geldi".
Mustafa Sönmez önce Cumhuriyet gazetesinde, sonra da bianet'te yer alan "Yeni sol'un nesi yeni, nesi sol?" başlıklı yazısında böyle demiş. Ve devam etmiş:
"Yeni Sol'un çerçeve metninde hiç olmayan sözcükler: Sosyalizm, işçi sınıfı, sınıf mücadelesi, devrim, emek iktidarı, kamulaştırma… Bu siyasi oluşuma öncülük edenlerin sosyalist bir parti kurma niyetinde olmadığı açık... Merkez solda, mesela CHP sözlüğünde yer alan şu tür kavramlara da yer vermedikleri görülüyor: Devletçilik, halkçılık, kamu müdahalesi, KİT, planlama, özelleştirme karşıtlığı... Hatta devletçi sözcüğü 2 yerde, negatif, itici anlamda kullanılmış. Demek ki, Yeni Sol, CHP türü bir merkez sol parti de olmak istemiyor".
"Sınıf" kelimesi az kullanılmış, "planlama" hiç kullanılmamış. "Yurttaş" çok kullanılmış. Demek ki, "emek-sermaye karşıtlığı yerine sivil toplum-devlet karşıtlığı" önemsenmiş. Filan, fıstık.
Sönmez haklı. Amaç, sosyalist bir parti kurmak değil. Sosyal demokrat bir parti kurmak da değil. "CHP türü" bir parti kurmak hiç değil.
Dolayısıyla, ne kurmayı amaçladığımızı anlayamamış. Anlatan olmamış herhalde, sormayı da gerekli bulmamış.
Gerçi anlatılsa anlar mıydı, emin değilim. Değilim, çünkü Sönmez'in genel siyasi duruşu anlamaya elverecek gibi değil.
Sönmez'e göre, Temmuz 2008'de Turnusol adlı internet sitesinde yayınlanan ayrıntılı yazısında ifade ettiği gibi:
"Türkiye, bir yarılma, bir kutuplaşma yaşıyor ve bu filler savaşı, çimenleri ezerek yapılıyor. Çimenler, eğer ezilmekten yıldılarsa, bıktılarsa üstte tepişen filleri de doğru tanıyıp, doğru yerlerde saf tutup, olmadık değirmenlere su taşımamalıdırlar".
"Filer savaşı" ifadesini Sönmez mi Oğuzhan Müftüoğlu'ndan duydu, Müftüoğlu mu Sönmez'den, bilmem. Ama sonuç aynı:
"Bu tepedeki filler savaşında, taraf olmaya zorlanan çimenlere gelince... Bu bloklaşmanın hiçbirinin tarafı olmaması gereken, gerçekte kurbanı olan kitlelerin, kendi bağımsız blokları ile siyaset üretmeleri ve özgürleştirici yol almaları ne yazık ki, bir temenniden öteye gidemiyor. Toplumsal muhalefeti sürükleme pozisyonundaki sendikaların, konfederasyonların ve diğer kitle örgütlerinin, bu filler bloklaşmasının dışında bir blok olma hedefleri, politikaları ne yazık ki oluşmuyor".
Kim bu filler? Bir yanda "sivil ve askeri bürokrasinin ya da Ordu ve yargının yer aldığı blok ve bunu temsile talip olan CHP", öbür yanda merkezinde "cemaat ve tarikat ilişkileri" olan İslamcı AKP bloku.
Sönmez, Müftüoğlu (ve Ertuğrul Kürkçü - yazının bianet'te yayınlanması tesadüf değil) bu filler bloklaşmasından aynı sonucu çıkarıyor: Fillerin ne yaptığı bizi ilgilendirmez, biz bu konuda tarafsızız, mühim olan üçüncü bloku, sosyalist bloku, işçi sınıfı blokunu yaratmaktır.
Çok güzel. Ne iyi olurdu! Ne var ki, Sönmez'in de dediği gibi, bu "bir temenniden öteye gidemiyor", "ne yazık ki oluşmuyor".
Niye oluşmuyor peki? Ve niye oluşmadığını Sönmez niye düşünmüyor? Ben ona anlatayım.
Birincisi, AKP "cemaat ve tarikatleri" değil, değişim isteyen %47'yi de temsil ediyor. Bu %47'ye işçi sınıfının da önemli bir kesimi dahil.
İkincisi, Sönmez'in "sivil ve askeri bürokrasi ya da Ordu ve yargı" deyip geçtiği şey, bu halkın 85 yıldır ümüğüne çökmüş olan, elleri kanlı bir baskı ve zulüm aygıtı. Bu halk, işçi sınıfı da dahil, bu aygıttan bezmiş ve kurtulmak istiyor.
Yani Sönmez, Müftüoğlu ve Kürkçü'nin iki fili, halkın gözünde fil filan değil. Biri kendisini ezen aygıt, diğeri kendi oy verdiği ve zulüm aygıtıyla itişen hükümet.
Bu ikisinin arasında tarafsız kalanları halkın ciddiye bile almaması; bunların üçüncü blok filan yaratamamaları, "ne yazık ki oluşmuyor" diye hayıflanıp durmaları çok doğal.
Garantisi yok, ama Yeni Sol parti, "sivil ve askeri bürokrasi ya da Ordu ve yargıya" karşı mücadele etmek isteyen herkesi, sosyalistleri de, sosyal demokratları da, kendini tanımlamayanları da bir araya getirmeyi başarırsa, Sönmez'in hiç anlamadığı bir şeyi başarmış olacak. Geniş kitlelerin dikkate aldığı bir sol yaratmış olacak.