Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, arka arkaya iki kez, darbe girişimleriyle ilgili soru soran gazetecilere, TSK'nın bu türden girişimlerde bulunacağını iddia etmek "TSK'ya saygısızlık olur" yanıtını verdi.
Hasan Cemal ve Cengiz Çandar'ın sorusuna "TSK'ya haksız ve lüzumsuz yaklaşımlar beni rahatsız ediyor" yanıtını veren Gül'ün açıklamaları ise bizi rahatsız etti.
Son birkaç ay içinde yaşanan gelişmelere Cumhurbaşkanının kayıtsızlığı çok ilginç. Kafes darbe planı, Genelkurmay Başkanı'nın Trabzon'da göz dağı vererek yaptığı basın açıklaması, Bülent Arınç'ın askerlerce evinin önünde izlenmesi, Kozmik Odayı soruşturan hakimin askerlerce gizlice takip edilmesi gibi bir dizi gelişmenin değil de ordunun darbe planlayıp planlamadığı sorusunun Gül'ü rahatsız etmesi 12 Eylül darbesinden sonra Kenan Evren'in diktatörlüğünü hızla benimseyen devlet kurumlarının tutumunu andırıyor.
Söz konusu TSK olduğunda ve darbe girişimleri hakkında söylentiler çıktığında, TSK'nın rahatsız olup olmamasının hiçbir önemi yok. Sanki, siyasal alana hiç müdahale etmeyen, 1960, 1971, 1980 tarihlerinde darbeler gerçekleştirmemiş, 28 Şubat'ta muhtıra vermemiş, 27 Nisan'da internet darbesi gerçekleştirmemiş bir TSK'dan söz ediyoruz.
Sanki, memur olduğunu farkında olan, elinde lav silahıyla basın brifingleri düzenlemeyen, toplumu biçimlendirme planları yapmayan, lahikalar, andıçlar hazırlamayan, JİTEM diye bir yasadışı örgüt kurup "Böyle bir örgüt bizde yoktur" demeyen, kimin cumhurbaşkanı kimin başbakan olacağına karışmayan, vakti geldiğini düşünde başbakan asmayan "normal" bir TSK'dan söz ediyoruz.
Sözünü ettiğimiz 2004 yılında dört ayrı darbe planlayan, bu darbe planlarına sevimli isimler takan bir güç.
Sözünü ettiğimiz Kafes planıyla çocukları öldürmeyi planlayan belgeleri karargahında planlanmasına müsaade eden bir güç.
Bu yüzden ister cumhurbaşkanı isterse başbakan isterse de Genelkurmay Başkanı rahatsız olsun, bu toplum, artık, darbe girişimlerine karşı sürekli uyanık olacaktır. Özgürlüğünün devlet memurlarının apoletlerle belirlediği askeri müdahalelerle kısıtlanmasına izin vermeyecektir.
Sahiden Abdullah Gül aynı partiden arkadaşı olan Bülent Arınç'ın evini gözetleyen askerlerden değil de bu askerlerin derin örgütlenmesinin sorulmasından rahatsız oluyorsa, nasıl cumhurbaşkanı olduğunu unutmuş olabilir mi?
Gül'ün tutumu, darbe karşıtı, Ergenekon'un dağıtılması için sürdürülen mücadelenin neden ertelenemez ve toplumun tüm ezilenlerinin omuzlarında yükselmesi gerektiğini de kanıtlıyor.
Bu yüzden 19 Ocak'ta Hrant Dink'in ölüm yıldönümünde yapılacak eylem de 23 Ocak'ta Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu tarafından düzenlenecek "Darbelere karşı sivil savunma eylemi" de çok önemli.