Ozan Tekin
Kürt ulusal kurtuluş hareketi, 13 aydır uyguladığı tek taraflı ateşkes politikasına, Kürt açılımında gelinen aşamada askeri operasyonların artması, Kürt siyasetçilerin ve yazarların tutuklanması, askeri operasyonların yoğunlaşması nedeniyle son verdiğini açıkladı.
Geçtiğimiz yaz başlatılan demokratik açılım süreci, hem Kürt illerinde hem de batıda barış isteyen güçlerin, sorunun barışçıl ve demokratik çözümüne dair umutlanmasına neden olmuştu. Mahmur ve Kandil'den gelen barış elçilerini, yüzbinlerce Kürt karşıladı. Her yerde, 25 yıllık savaşın sona erdirilmesinden ve Kürt halkının haklarının tanınmasından bahsedilmeye başlandı. Mesele TBMM'nin gündemine taşındı. Kürt hareketi, tüm organlarıyla çözüm için diyaloğa hazır olduğunu ifade etti. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan, çözüme dair bir yol haritası hazırladı. Ateşkes, bu süreçte devletin adım atma ihtimali karşısında birkaç kez uzatıldı.
Fakat süreç başladığı gibi devam etmedi. Açılımın konuşulduğu ilk birkaç ayda, yüze yakın gerilla öldürüldü. Kürt halkının parlamentodaki temsilcisi olan Demokratik Toplum Partisi kapatıldı. Hükümet, ısrarla ne DTP'yi, ne de onun yerine kurulan Barış ve Demokrasi Partisi'ni muhatap olarak görmedi. Öcalan'ın hazırladığı yol haritasına el konuldu ve bu plan kamuoyuna açıklanmadı.
Türkiye'nin dört bir yanında, ırkçı-milliyetçi bir hava yeniden estirilmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz yılın sonlarında Ceylan Önkol vuruldu. Abdullah Öcalan'ın tutukluluk koşullarını protesto edenlerin üzerine ateş açıldı. Öldürülenlerle ilgili davayı takip etmek üzere Samsun'a giden barışın sesi Ahmet Türk yumruklandı. Muğla'da Şerzan Kurt vuruldu; ardından polis-faşistler işbirliğiyle Kürtlere karşı terör estirildi. Kürt siyasetçiler, Nazi kamplarını andıran görüntülerle tutuklandılar. 1500 kadar Kürt siyasetçi, aydın, gazeteci ve yazar gözaltına alındı, tutuklandı. 4 bin çocuk terör suçlusu olarak yargılanıyor, 400 tanesi Türkiye'nin imzaladı uluslararası hukuk anlaşmaları geçersiz sayılarak hapiste bulunuyor. Mahmur ve Kandil'den gelen barış elçileri tutuklanıyor. Kürt sorunuyla ilgili haber yapan, görüş dile getiren gazeteciler yargılanıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, aylardır sınır bölgelerine sevkiyat yapıyor. Son dönemde askeri operasyonlar her geçen gün yoğunlaştırılıyor. Askeri operasyonları protesto eden binlerce kişiye polis vahşice saldırıyor, BDP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır'ın kalça kemiği kırılıyor, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan atılan gaz bombaları nedeniyle hastaneye kaldırılıyor.
AKP, bir yandan çözümden bahsederken, bir yandan Kürt illerinde siyasi rakibi olarak gördüğü Kürt hareketine karşı saldırılara sesini çıkarmıyor. Kürt siyasetçileri tasfiye etmeye çalışıyor. Genelkurmay'ın, Ergenekoncuların çözümsüzlükte ısrar politikalarına ortak oluyor.
Bölgede TSK görevlisi olarak yapan komutanlar dahi, Kürt sorununun askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini itiraf etmişlerdi. Savaşta ısrar edenler, akan kan üzerinden beslenenler, ırkçı ve milliyetçi politikalar üzerinden varlığını sürdüren partiler ve devlet kurumları. Sorunun çözümü için tek yol ise, Kürt halkının meşru temsilcilerinin muhatap alınması. Savaşın sona ermesi için yapılması gereken sınırötesi harekât değil, Kürt halkının kimliğinin, kültürünün, dilinin, temsilcilerinin ve önderinin varlığının tanınması. Barışçıl ve demokratik bir çözüm için atılması gereken adımlar bu yönde olmak zorunda.
Bunu sağlamanın yolu, Newroz'da milyonlarca kişiyle alanlara çıkıp barış talebini dile getiren Kürt halkına, batıdan destek veren bir ses çıkarmaktan geçiyor. Sorunun çözümü için bir yandan halkların kardeşliğini savunan, bir yandan da ırkçı ve milliyetçi politikaları teşhir eden, devletin bir asırlık inkâr ve imha politikalarına netçe karşı duran bir hareketi inşa etmek gerekiyor. Ancak böyle bir basınç, hükümetin savaş politikalarından geri adım atmasını ve çözüm için harekete geçmesini sağlayabilir.