Basri Güler
Aktivistler, mükelleflerin tüm parasının devlet tarafından FIFA için alındığını, kupa için harcanacak paranın yoksullara harcandığı takdirde hiç evsizin kalmayacağını söylediler. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), yaptığı açıklamada, Güney Afrika'da şehirleri "güzelleştirmek" için onlarca gecekondunun önceden haber vermeksizin yıkıldığını belirtti. HRW ayrıca, Güney Afrika devletinin evsizleri şehir merkezlerinden sürdüğünü açıkladı. Dünya Kupasında grevler Güney Afrikalı işçilerin mücadelesi Dünya Kupası'nda da devam ediyor. 2009'un yaz aylarında toplu taşıma kuruluşlarında ve belediyelerde çalışan onbinlerce işçi başarıyla sonuçlanan grevler yapmışlardı. Stadlarda çalışan inşaat işçileri ise, aldıkları ücretlerin en az %13 oranında arttırılmasını talep ederek greve çıkmışlardı. İnşaat işçileri de %12'lik bir zamla grevden kısmi bir kazanımla ayrılmışlardı. Daha şampiyona başlamadan önce pek çok sendika, talepler yerine getirilmediği durumda, Dünya Kupası'nı umursamadan haklarını savunacakları konusunda organizatörleri uyarmıştı. Dünya Kupası'nda ilk grup maçlarının oynandığı sıralarda Kapstadt şehrinde güvenlik görevlileri iş bıraktı. Güvenlik çalışanları daha iyi ücretler talep ediyorlar. Aynı günlerde Dünya Kupası'n stat ve şehirler arasındaki ulaşımı sağlayan otobüs şöfürleri greve çıktı. Şöförler, güzergahta yapılan bir değişiklik yüzünden daha fazla çalışmak zorunda bırakılıyor ve çok az ücret alıyorlar. Greve çıkan işçiler, ücretlerin 110 rand değil, söz verildiği gibi 275 rand arttırılmasını talep ediyorlar. Organizatörler ise maçlar oynanırken grev yapılmasının kesinlikle kabul edilemez olduğunu söylerken, bunun bir kez daha tekrarlanması durumunda somut tedbirler alacaklarını belirtti. Organizatörler, işçileri açık bir şekilde tehdit ediyor ama bu işçileri korkutmadı. Güney Afrika'nın en büyük işçi örgütlerinden Maden İşçileri Sendikası da greve çıkacaklarını açıkladı. Endüstriyel futbol nedir? Futbol, bugün en kârlı eğlence sektörlerinden biri. Kapitalistlerin bu "spor"dan kazandığı para milyar dolarlar ile ölçülüyor. Bugün Real Madrid adlı kulüp, iki oyuncunun sözleşmesi için 160 milyon avro ödeyebiliyor. Futbol kulüpleri uzun zamandır birer şirket olarak yönetiliyor. Kulüpleri yönetenler genelde zengin iş adamları ve karşılığını alacaklarını düşündükleri durumlarda kulübe ceplerinden para yardımında bulunuyorlar. Diğer sektörlerde olduğu gibi futbolda tekelleşme var, Türkiye'nin en büyük kulüpleri 100 yıldır aynı. Marka olarak futbol kulüpleri Günümüzde futbol takımlarının marka değeri neredeyse ölçülemeyecek seviyelerde. Sektörlerinin büyük şirkerleri için Avrupa'nın lider külüplerinden birine sponsor olmaktan daha kârlı bir alternatif olamaz. Spor ürünlerinden fast-fooda, bankacılıktan içecek üreten bir çok şirket kulüplerle milyonlarca dolar değerinde anlaşmalara imza atıyorlar. Futbol kulüpleri sponsorluklardan toplam 8.5 milyar dolar kazanıyor. Bu miktarın 3 milyarı Avrupa'ya, bu 3 milyarın yüzde ellisi de kıtanın en büyük beş liginde(İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya, Fransa) oynayan takımlar tarafından toplanıyor. Futbolda işçi olarak görülen aristokrat futbolcular da inanılmaz paralar kazanıyor. Kulüplere sözleşmelerle bağlı olan ve sınıfsal konum olarak üretim araçlarına sahip olmadıkları için birer işçi olan yıldız oyuncular, aslında futbolun enrüstrileşmesinin yüksek miktarda kâr getiren bir yatırım olmasının başlıca sebebi. İnsanlar futbola yıldız oyuncuları izlemek için para ödüyorlar, kulüpler bir birlerine yıldız oyunculara sahip olabilmek için yüz milyon dolara yakın paralar ödüyor. Kulüpler 5 milyon dolar ödedikleri oyuncunun haklarını satarak 50 milyon dolar kazanabiliyorlar. Sektörün asıl işçileri ise stadyum ve büyük tesis inşaatlarında çalışan, tesislerde, statlarla hizmet sunan insanlar. Basın kuruluşlarında çalışan insanlar da endüstrinin işçileri arasında, televizyonlarda yüzünü görmediğimiz binlerce çalışan düşük ücretlere razı olmak zorunda.