Şenol Karakaş
Son zamanlarda Türkiye’de muhalif olan ama tam da sizin istediğiniz gibi muhalefet etmeyenleri kötülemek mi istiyorsunuz? Yapmanız gereken basit, birkaç cümle kurun ve cümle içinde “Liberal”, ya da daha kabaca “liboş” gibi terimleri geçirin.

Yeterlidir.

Artık bir tür muhalefet açısından düşmanlar arasına katılmışsınızdır.

Bir tür değerlere sahip çıktığını iddia eden bir tür muhalefet, size liberal diyerek işinizi bir çırpıda bitirdiğini düşünür. Sanırsınız, 1905 Rus devrimi günlerinde, burjuva liberallerle sosyalistler arasında bir ayrışma yaşamak için, burjuva liberallerin devrime karşı çıkacağını bas bas bağırmak zorunda kalmışız.

Oysa durum böyle değil.

Hemen hemen hiç kimse burjuva demokratik devrim aşamasında liberal burjuvaziyle ittifak yapmak gerektiğinden söz etmiyor.

Ekonomik liberalizmi hemen hemen hiç kimse, bırakalım liberalleri, hükümet danışmanı liberal ekonomistler bile savunmuyor. Küresel kapitalizmin parıltılı kaleleri ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri bu kadar şiddetli bir krizle yalpalarken, burjuva ekonomistleri arasında devletin ekonomiye müdahalesi, sanki bu ekonomistler daha birkaç yıl önce tersini savunmuyormuş gibi bir talep olarak dile getirilirken, liberalizme karşı mücadele nereden çıktı.

Bu suçlamayı ilk kim, kime karşı dile getirdi bilinmez ama ulusalcılar, nefret ettikleri her eylemde bir iç ve dış bağlantı ararken, liberalizm kavramı gündeme sinsi sinsi oturdu. Savaş karşıtı hareketi mi örgütlüyorsunuz, ezberi bozulan ulusalcıların suçlaması hazır: Liberal!

İklim değişimine karşı antikapitalist bir kampanya mı örgütlüyorsunuz, suçlama hazır: Liberal!

Darbelere karşı amasız, fakatsız eylemler mi örgütlüyorsunuz, suçlama hazır: Liberal!

Hrant Dink’in cenazesinde ve katillerinin duruşmasında yer mi aldınız, “Hepimiz Ermeniyiz” diye slogan mı attınız, suçlama belli: Liberalizm!

Kürt açılımının yanında, açılımın nedeninin Kürt halkının siyasal, kitlesel ve askeri gücü, devletin Kürt halkını yenemeyeceğini kavratan etkisi, olduğunu söyleyerek, esas olarak bu hareketi destekleyerek yer mi aldınız, kabahatiniz belli: Liberalizm!

12 Eylül referandumunda darbe anayasasına karşı mücadelede ve demokratik adımların atılması için küçük bir kapı aranacağı gerekçesiyle “yetmez ama evet” mi dediniz, suçunuz belli: Liberalizm!

Tekel direnişinin yanında yer alırken aynı zamanda işçileri bölen milliyetçi fikirlere karşı da politik sloganları mı şekillendiriyorsunuz, suçlusunuz, İP ve MHP’nin de Tekel eylemlerinde yer almasını kolaylaştıran ırkçı, milliyetçi havaya karşı çıkmayacaktınız: suçlusunuz, liberalizmden etkilenmişsiniz!

Savaşa karşı antikapitalist temelde mücadele edenleri, iklim değişimine karşı kapitalist sistemi sorunun merkezine koyarak mücadele edenleri, her bir özgürlük başlığı altında mücadele edenleri, demokrasiyi süs olsun diye değil, işçi sınıfının kendi gücünün farkına varacağı bir gelişme süreci olarak görüp benimseyen mücadele başlıklarını öne çıkartanları, her işçi eyleminde yer alan ama kuyrukçuluk yapmak yerine siyasal sorunları öne çıkartan sloganlarla milliyetçiliğe, ırkçılığa karşı direnenleri, liberal diye suçlayanların ne sınıfsal sorunlarla ne de liberalizme karşı mücadeleyle bir ilgileri var. Elele vermişler, ilk kez bir ulusalcı tarafından kullanıldığı sır olmayan liberalizm suçlamasını kullanarak, devrimci marksizme karşı, enternasyonal sosyalizme karşı direnmeye çalışıyorlar.

Farkında olmadan özgürlüklerin karşısında yer alıyorlar, farkında olmadan Kürt halkının karşısında, demokrasi mücadelesinin karşısında yer alıyorlar. Sonra, farkına varıyorlar, farkına vara vara yapmaya başlıyorlar. Odatv’den ibaret bir siyasi ufukla işçi sınıfının dünya tarihsel devrimci geleneğine liberalizm sıfatını yapıştırmaya çalışıyorlar. Ömürlerinin işçi sendikalarının ve meslek odalarının yönetimini ele geçirmeye harcayanlar, işçi sınıfının geniş kesimlerinin ister temiz kalmak, ister saf sosyalist kalmak, ister tarafsız kalmak gibi kaygılarla olsun, özgürlük taleplerine karşı çıkanları aklının bir köşesine yazdığından emin olabiliriz. İşçi sınıfının bugünkü sorunu liberalizm değildir. Solun, en önemli düşmanı da liberaller değildir. Sol içindeki temel bölünme de liberallerle devrimciler arasında değildir. Devrimci sosyalistleri “liberaller” diye suçlayarak arkalarını şovenizme, odatv ırkçılığına yaslayanlar, şunu gizleyemeyecekler: Bugün sol içindeki temel bölünme, enternasyonalist devrimcilerle, ulusalcılar arasındadır.

Bu da tarihte ilk kez Türkiye’de karşılaşılan bir bölünme değildir.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası