Sosyalistler açısından çok yoğun ve sert bir mücadele dönemi geride kaldı. 12 Eylül referandumu sırasında sürdürülen “Yetmez ama evet” kampanyası, bir dönemin son mücadelesi oldu. Statükocular, milliyetçiler, ırkçılar ağır bir mağlubiyet aldı. Bu kampanya çok sert geçti. Sadece solun, “Ulusalcı sol” ve devrimci enternasyonalist sol olarak bölünmesi anlamında değil. Doğru. Solda böyle bir bölünme yaşandı. Sosyalistler, “Yetmez ama evet” diyen enternasyonalist sosyalistler bir yanda, kemalizmi ilericilik sanan, statükocu, milliyetçi sol bir yanda kaldı. Ama asıl önemli olan soldaki bu bölünmenin nihai biçimler alması değil. Asıl önemli olan, referandumdan sonra, yeni, yepyeni bir siyasal mücadele dönemine girilmiş olması.
Galaksideki tüm sorunları “Yetmez ama evet” kampanyasına ve sloganına bağlayanların, saldırgan üsluplarının bir nedeni var. Bu neden, referandumda “Hayır” diyenlerin ağır bir yenilgi almış olması. Bu yüzden hırçınlar ve düştükleri kötü durumdan kurtulmak için el birliğiyle CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’na bel bağlamış durumdalar. CHP’nin iddiasız olduğunun her seferinde açığa çıkması ise hırçınlıklarını daha da artırıyor. Yenilgici ruh halleri depreşiyor. Bu yüzden Oktay Ekşi küfür ediyor, Bekir Coşkun, Özkök bu yüzden öfkeliler, bu yüzden devrimcilerin afişleri üniversitelerde Kemalistler tarafından indirilmeye çalışılıyor, bu yüzden Devlet Bahçeli öfke patlaması yaşıyor, CHP bir krizden diğerine bu yüzden sürükleniyor.
Bu durum ise AKP’yi rakipsiz bırakıyor. Bu ulusalcı muhalefet, sadece ve sadece AKP’nin işine yarıyor. Çünkü bu muhalefet AKP karşısında yenilgiyi kabul eden, yenilgisini ilan eden, demokrasi sınırları içinde mücadeleyle AKP’yi yenebileceğine güvenmeyen, bu yüzden mızmızlık yapan, hasretle cunta çağrısında bulunana ve cuntanın işareti gelmediğinde sinirleri yıpranan bir muhalefet. Bu yüzden bu muhalefet, AKP’ye yarıyor.
Oysa, şimdi 12 Eylül referandumundan sonra, yepyeni bir muhalefeti, çok daha güçlü, çok daha yaygın bir biçimde örgütleme şansımız var.
“Yetmez ama evet” diyen sosyalistlerin, AKP’yi köşeye sıkıştırmak için politik bir zemini var.
“Boykot” diyen Kürt halkının AKP’yi köşeye sıkıştırmak için politik bir zeminleri var.
İşçi sınıfının ve Kürt halkının aşağıdan mücadelesine ve kendi eylemine güvenen, bu yüzden darbeden, CHP’den, milliyetçilikten hiçbir zaman medet ummayan yepyeni bir muhalefet için, toplumdaki temel değişim alanlarında kitlesel kampanyalar örgütlemek ve somut talepleri kazanmak mümkün.
Somut talepleri kazanmak için, şimdi yepyeni bir mücadeleler dizisi bizi bekliyor.
Önce, Kürt halkının ulusal varlığının her düzeyde tanınması için mücadele edeceğiz. Kitlesel ama yüz binlerce insanın batıdan barış için bir ses çıkartmasını sağlamak için yaygın kampanyalar örgütleyeceğiz. Kürt halkı, haklarını kazanmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Devletin Abdullah Öcalan’la görüştüğünü başbakanın kabul etmesi, Kürt halkının mücadelesinin tek bir anının bile boşa geçmediğinin kanıtı.
Aynı anda, içinde işçi sınıfının haklarını ve mücadelesini geliştirmeye yardım etmekten, başörtüsü hakkını savunmaya, Ermeni soykırımı için devletten özür diletmekten Hrant Dink’in katillerinin ve Hrant’ı vur emrini veren ve bu emri örgütleyen tüm mekanizmanın yargılanmasını ve dağıtılmasını sağlayacak kampanyaların örgütlenmesine kadar genel bir özgürlük mücadelesi bizleri, sosyalistleri bekliyor. Özgürlükleri, özgürlükçü ve yepyeni bir anayasa mücadelesine bağlayacağız.
Solcu olarak, artık, sadece bu mücadelelerde yan yana geldiklerimizi adlandıracağız.
Ve geriye dönüp bakmayacağız. Ulusalcıları, yenilgileriyle dolu geçmişten yenilgileriyle dolu bir geleceğe havale ederken, bizler her düzeyde kazanmak için mücadele edeceğiz.
Kürt halkının kazanması, yeni bir anayasa mücadelesinin kazanması, örgütlü işçi sınıfı hareketinin kazanması, Ermenilerden özür diletme kampanyasının kazanması, Hrant’ın Arkadaşları’nın kazanması, eşcinsellerin mücadelesinin, Alevilerinin hak taleplerinin, başörtüsüne özgürlük kampanyasının kazanması, faşist hareketin yenilmesi ve faşist partilerin kapatılması, genel seçimlerde bütün bu talepleri savunan bağımsız adayların kazanarak meclise girmesi için mücadele edeceğiz.
İşte AKP’yi sadece bu tür muhalefet köşeye sıkıştırabilir. Ve sadece bu tür muhalefetin kazanma şansı var. Öyleyse haydi mücadeleye!