Şenol Karakaş
Yine bir 19 Ocak daha yaklaşıyor. Hrant Dink'in öldürülmesi üzerinden dört yıl geçmiş olacak bu 19 Ocak'ta.
Dört yıldır, binlerce insan, Agos gazetesinin önüne, Hrant Dink'in vurulduğu yere gidip, kızgınlıkla ve acıyla bekliyor.
Kızgınlıkla bekliyor, çünkü herkes biliyor, Hrant Dink, bir Ermeni olduğu için öldürüldü.
Ermeni soykırımının nasıl bir vahşet olduğunu gösterdi Hrant Dink'in ölümü.
Hem soykırıma hem de soykırım suçunun utanmazca, devlet eliyle işlenmeye devam etmesine öfkesini ifade ediyor her 19 Ocak'ta Agos gazetesinin önünde binlerce insan.
Kızgınlığın bir başka nedeni daha var: Dört yıldır, Hrant Dink'in katillerinin yargılandığı davada hiçbir olumlu gelişme yaşanmadı. Birkaç tetikçi yargılanıyor. Silahı ateşleyen suçu işlediğinde çocuk olduğu için tutukluluk statüsü değiştiriliyor.
Hrant Dink'in ölümünde rol, bilgi ve yer alan askerler, polisler, gizli servis elemanları, bürokratlar, emniyet amirleri, albaylar, sivil bürokratlar, bazı valiler ellerini kollarını sallaya sallaya geziyor.
İster farkında olsunlar ister olmasınlar, soykırım suçu işlediler. Ama ellerini kollarını rahat rahat sallıyorlar.
Bir nedeni daha var kızgınlığın: Cinayetin üzerine gidecekmiş izlenimi veren hükümet, dört yıldır hepimizi kandırıyor. Geçtiğimiz sene, Hrant Dink'i anma etkinliklerinde, "Katili tanıyoruz" etkinliğinde, suçlunun sadece tetikçi değil, "o tetikçiye güç ve politik moral veren tüm bir süreci örgütleyenlerdir" vurgusunu yapan Hrant Dink'in arkadaşları, Cemil Çiçek'in de ırkçı açıklamalar yapan tüm siyasiler gibi sorumlu olduğunu zaten söylemişti. Ama hükümet Cemil Çiçek'in üzerinden atlayarak katillerin ve cinayetin üzerinde yükseldiği iklimi yaratanların üzerine gidecekmiş izlenimi yaratmıştı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir soykırımın üzerinde yükseldiğini bilenler açısından, hiçbir burjuva hükümetin bu soykırım sürecinin devamıyla kendiliğinden yüzleşemeyeceği çok açık olmasına rağmen, katillerin açık açık kollandığı yargılama süreci insanların kızgınlığını artırıyor.
Kızgınken, hep birlikte ya da tek başımızayken, Hrant Dink'in bir yazısına, resmine, konuşmasına tanık olduğumuzda yine soruyoruz: Neden vurdunuz? Neden vurdunuz?
Yanıtını veriyoruz sonra: Ermeni olduğu için vurdunuz.
Ama bir şeyi yanlış yaptınız.
Bir şeyi yanlış yaptığınızı daha ilk anda fark ettiniz değil mi?
Hrant Dink'i öldüren kurşunlar, milyonlarca insanı da yaraladı.
Yüzbinlerce insanın"Hepimiz Hrant'ız, Hepimiz Ermeniyiz!" diyerek yürümesine, milyonlarca insanın yürüyenleri onaylayarak izlemesine, başını sessizce öne eğmesine ve Türk milliyetçiliğine isyan etmesine neden oldunuz.
Beklediğiniz bu değildi. Kaostu, huzursuzluktu, korkuydu.
Ama kaosu da korkuyu da Türk milliyetçiliği yaşadı. "Türkiye Türklerindir" gazetesi, birkaç gün içinde "Hepimiz Mehmet'iz" kampanyası başlattı ama toparlayamadı. Yüz binlerce insan sessizce yürürken, bir soykırım suçunu, soykırıma ortak olanları, soykırım iklimini yaratanları, bunu sağdan ya da soldan yapanları ayırt etmeden teşhir etti.
Bu 19 Ocak'ta yine çok kitlesel olmalıyız.
Suçu işleyenler, cinayet iklimini yaratanlar, ırkçılar, derin ve açık örgütlenmeler, hükümet, valiler, sivil-asker bürokratlar, kurtulduklarını sanmasınlar diye. Türkiye'de, Kürt illerinde, her yeri Agos gazetesinin önüne çevirmek için.
Hrant için, adalet için!