"Bu kitabın kökeninde, tek ve vurucu bir düşünce var: Ya Marks'ın çalışmalarına getirilen en tanıdık itirazlar hatalıysa? Ya da, en azından, tamamen öyle değilse bile, çoğunlukla öyleyse? "
Eleştrilere göre, marksizm, uzun ömrünün sonuna geldiği söylenen bir öğretidir. Küçük bir grup isyancının öncülük ettiği şiddetli bir devrimi telkin etmektedir. Stalin'in kurduğu çalışma kamplarına ve Mao'nun katliamlarına yol açmıştır. Kendi ütopik özlemleri, zalim diktatörlüklere olan eğilimini maskelemektedir. Belki Marks'ın, 19. yüzyılda üzerinde durduğu bir şey olabilir, ama sınıf saplantısı, bugünün post-endüstriyel, sosyal-mobil dünyasında gereksizdir.
Fikirleri, en iyi durumda tarihi geçmiş; en kötü ihtimalle de toplumun karmaşık bütünlüğünün yalnızca ekonomi objektifinden bakılarak anlaşılabileceği varsayımıyla, kabataslak belirleyicidir.
Marksizm gerçekte böyle bir şey olsaydı kesinlikle yoksullaşmış bir felsefe olurdu. Terry Eagleton'ın yeni kitabı Marks ve marksizme yönelik on yaygın argümanı ele alıyor ve her birini derinlemesine işleyerek mükemmel bir şekilde cevaplıyor. Anti-komünist karikatürlerin maskesini düşürürken, Marks'ın temel fikirlerini gözler önüne seriyor. Eagleton'ın çalışmalarına aşina olan okuyucuların beklediği gibi, esprili ve şakacı bir tarz barındırıyor ancak bu, sert bir dilin hakim olmadığını göstermiyor.
Zaman zaman, argümanların yavaş bir tempoda geliştiği anlarda Eagleton'ın Marks'ın fikirlerini benimseyecek yeni bir kitle kazandırmak için pek de kararlı olmadığı hissine kapılınabilir. Tartışmalarını, bu kavramları ilk kez keşfeden biri için tipik bir soru yağmuruna tutuyor. Bu sorular, Marks'ın fikirlerini harekete geçirmek ve iyiden iyiye incelemek, yalnızca bir iddia olduğu düşüncesinin ötesine geçerek Marks'ın dünyayı analiz etme yönteminin diyalektik temellerini ortaya çıkarmak için kullanılıyor.
Marks, dikkatini çoğunlukla -toplumda üretimin örgütlenme biçimi olan, toplumsal ilişkilerin oluşmasını sağlayan ve bu örgütlenmeyi güçlendiren- "çalışma" üzerine topluyordu. Ancak çalışma üzerine yoğun olarak yazmasının sebebi, tamamen, insanların kendilerini bu gerekli olmayan ve yabancılaştıran uğraştan özgürleştirmelerini istemesiydi.
Marks'ın gözlemlediği gibi, şair John Milton, Kayıp Cennet'i bir ipek böceğinin ipek yaratıyor olmasıyla aynı sepepten yazdı; kendi doğasının bir dışa vurumuydu. Fakat kapitalist üretim kapsamında, çoğu insan, çoğu zaman, kendi emeklerinin meyvelerinden kamulaştırılıyor ve kendi çalışma biçimleri üzerinde ya çok az kontrol sahibi oluyor ya da hiç olamıyor. Iş, insanın yaratıcılığının bir yansıması değil, küçük bir elit kesimi zenginleştirmek için artı-değer istihraç etmek anlamına gelen salt bir şeye dönüşüyor.
Eagleton haklı olarak, insan doğasının kabul edildiğinden daha fazla tarihsel değişime uğradığına dikkat çekiyor. Ayrıca Marks'ın, kapitalizmin bireylerin insan olarak sahip oldukları potansiyeli hayata geçirmesini engelleyecek olmasına dair şüpheleri olduğunu hatırlatıyor. Bu da, Marks'ın insan doğasının soyut ve ayrı bir güç ile değil, yaşamımızın maddi koşulları tarafından şekillenen bir şey olduğunu görmüş olmasından kaynaklanıyor.
Komünizm, sınıf egemenliğinin ortadan kalktığı, içinde insanların kendi yaratıcı güçlerini tam kapsamlı keşfedebilmelerinin mümkün olacağı ve Marks'ın sonsuz sayıda Kapital ciltleri yerine en sevdiği yazar Balzac hakkında bir kitap yazabileceği bir sistemdir.
Bu kitap, açıkça Marks'ın fikirlerine ilk kez yaklaşan insanları hedeflemektedir. Son zamanlarda, Eagleton; kötülüğün doğası, din ve devrim arasındaki ilişkiler gibi iki örnek verilebilecek olan oldukça spesifik felsefî soruları basitleştiren kısa kitaplar yazma eğilimi gösteriyor. "Marks Niçin Haklıydı", Marksist düşüncenin kökenine şevk ve yaratıcılık ile meydana getirilmiş hoş bir dönüş oldu. Tecrübeli Marksistler, burada sunulmuş olan argümanların çoğunu tanıdık fakat daha enerjik bulacaklar. Ama öyle olsa bile, her sosyalist için yararlı bir referans olacak müthiş bir özet sunuyor.
Marksizm, en nihayetinde, geçicidir. "Her şeyin teorisi" değildir. Gelecekteki toplum için herhangi bir taslak içermiyor olmasına rağmen, savaş, sömürü ve eşitsizlikten arınmış bir gelecek olasılığı üzerinde ısrar ediyor- bugünün içine katıştırılmış bir olasılık.
Eagleton alaycı bir şekilde gözlemliyor, "Marksizm'in sona ermiş olacağı düşüncesi tüm Marksistlerin kulağına bir müzik gibi gelirdi. Eylemlerine ve grev sözcülüklerine son verip bir başka komite toplantısı yerine, kederli ailelerine dönüp evlerinde geçirecekleri bir akşamın tadını çıkarabilirler."
Kitabın temelinde basit ve zorunlu bir gerçek yatıyor: Marks'a her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Bu kitap, yeni nesil sosyalistleri, önlerindeki mücadeleleri kazanmak için gerekli fikirlerle donatma konusunda yardımcı olacaktır. Ancak o zaman, hepimiz yürüttüğümüz bu çarktan ayrılıp, alın teriyle kazanılmış bir devrimin emekliliğinin tadını çıkaracağız.
(Özge Pehlivan, Socialist Rewiev’dan çevirdi)
Terry Eagleton kimdir?
"İnsan risk alıp şansını zorlamak, boğucu ortodoksluğun pençesinden kurtulmak ve en azından bugüne kadar anlaşılmaz bir şekilde çekingen yaklaştığı yeni konuları incelemek zorundadır."
Bu sözlerin sahibi Terry Eagleton, yaşayan en önemli Marksist düşünürlerden birisidir. Edebiyat ve kültür teorileri üzerine uzmandır. Marksizmin edebiyata ve kültüre bakışını ele alan başlıca kişidir. Üretken bir yazar olan Terry Eagleton'ın Türkçe'de birçok kitabı mevcut, bunlardan bazıları:
- Azizler ve Alimler
- Postmodernizmin Yanılsamaları
- William Shakespeare
- Kültür Yorumları
- Kuramdan Sonra
- Edebiyat Kuramı
- Aykırı Simalar
- Estetiğin İdeolojisi
- Eleştiri ve İdeoloji
- Kapı Bekçisi
- İdeoloji