Ulus devletler çağının başından beri hemen her ülkede çimento harcı görevi gören milliyetçiliğin elbette Türkiye'de de bir karşılığı var. Üstelik oldukça sağlam köklere sahip. Bu seçimlerde de (her seçimde olduğu gibi) milliyetçilikten medet umanlar oldu. Milliyetçilikten başka cephanesi olmayan MHP'yi bir kenara bırakırsak AKP'nin kullandığı milliyetçiliğin ne kadar işe yaradığı ortada aslında.

Meydanlarda Başbakan'ın, MHP seçmenini kazanmak üzere, Abdullah Öcalan hakkında (1999 seçimlerinden sonra idamın kaldırılmasını kastederek) "Ben olsaydım asardım" söylemine kadar varacak bir milliyetçi diskuru benimsemesi hiç de işe yaramış görünmüyor. AKP 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği referandumunda geleneksel MHP seçmeninden kazandığı kitleye yeni bir şey ekleyemedi. Bu seçimde kazandığı yaklaşık %3'lük oy artışını da bölünen ve tarihsel liderinin (Erbakan) ölümüyle seçime girerken, deyim yerindeyse, 'başsız kalan' Saadet Partisi'nden (ve bir miktar da, yine liderinin ölümüyle başsız kalan Büyük Birlik Partisi'nden) elde etti diyebiliriz. Referandumda doğrudan statükoyu, 12 Eylül darbesini ve muhtemel darbeleri hedef alarak MHP seçmeninin kalbini kazanan AKP bu seçimde yanlış ata, milliyetçiliğe oynadı ama MHP seçmenini kendi tarafına çekmeyi başaramadı. Kürt hareketi karşısında kullandığı ve bununla Batı'daki oyları hedeflediği anlaşılan milliyetçi söylem de (Batı'da bir miktar tutsa da) Kürt hareketi karşısında tamamen hezimete uğradı. Bu iki gösterge, MHP seçmenini kazanamamış olmak ve Kürt hareketi nezdinde ters tepmesi, milliyetçi söylemin bu dönemde tutmadığının en güzel örnekleri.

 


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası