Dört buçuk yıldır süren Hrant Dink suikastı davası aslında hala başlamadı. 3 tetikçiye sınırlı tutulan davada, ‘öldür’ emrini verenler hâlâ yargılanmadı. Davanın önündeki engelleri Dink ailesi avukatı Fethiye Çetin’e sorduk:

Herkes bu davanın sonuçlanmasını istiyor ama dava sürekli tıkanıyor. Neden?
Fethiye Çetin: Davanın nerelerde tıkandığına bakmak lazım. Birinci tıkanma noktası, kolluk. Yani delilleri toplayıp savcıya getirecek olan kollukta çok önemli tıkanmalar ve eksiklikler var. Ve hatta kasıt denebilecek ihmaller var.

Ne gibi?
Fethiye Çetin: Mesela Hrant Dink cinayetine ilişkin deliller İstanbul Emniyeti'nde yok edildi. Akbank kamera görüntüleri yok edildi. İkincisi, Ogün Samast'ın cinayetten önce gittiği ve bir takım kişilerle iletişime geçtiği internet kafeler ya hiç araştırılmadı ya da buradan elde edilen bilgiler dosyaya yansıtılmadı. Geriye dönük olarak Ogün Samast'ın, Erhan Tuncel'in internet iletişim bilgileri yok edildi. Erhan Tuncel bunu duruşmada çok açık söyledi. Dedi ki, 'emniyette e-mail adresleri de verdim ve geriye dönük olarak hepsi dönemin Terörle Mücadele Şube Müdürü Selim Kutkan tarafından incelendi', dedi. Fakat bunların hiçbirisi dosyada yok. Ve biz çok uzun süre Erhan Tuncel'in bu iletişim bilgilerinin elde edilmesi için uğraştık. Hatta bu e-mail adreslerinin alındığı hosting firmaları yurt dışında olduğu için konsolosluklara bile yazılar yazdırdık ve asla olumlu bir sonuç elde edemedik. Oysa emniyette bunların hepsi incelenmiş. Fakat bunlar dosyaya konmamış. Nerede bunlar? Ayrıca Erhan Tuncel'in emniyette ilk dönemde ifadesi yok, tespit tutanakları var. Erhan Tuncel son duruşmada aynen şunu söyledi, 'beni ifade vermemem için Terörle Mücadele Şube Müdürü Selim Kutkan ile İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ikna etti'. Düşünebiliyor musunuz? Delilleri toplamakla, şüphelilerin sorgularını yapmakla görevli kolluk, şüphelileri ifade vermemeleri için ikna ediyor. CMK 8/2 uyarınca bu kişiler derhal ana davayla bağlantılı suçları nedeniyle sanık olarak yargılanmalılar. O kadar çok buna benzer örnek var ki bu delillerin yok edildiği çok açık. Örneğin, sanıkların telefon görüşmeleri, mesaj bilgileri de yok edildi.

Diğer tıkanma noktaları neler?
Fethiye Çetin: İkincisi, yargıda tıkanıyor. Örneğin davanın esasına etkili kimi taleplerimiz sürekli reddedildi. Üçüncüsü, bürokrasinin bu konuda ısrarlı bir direnci var. Kimi kurumlar pek çok konuda doğru dürüst cevap dahi vermiyorlar. Örneğin yukarıda verdiğim örnek de olduğu gibi, 'kayıt bulunamadı' gibi insanın zekasıyla alay eden cevaplar verilebiliyor. Tele- komünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan, İstihbarat Daire Başkanlığı'ndan MİT'den gelen cevaplar genel olarak bu şekilde. Bu ülkede, geçmiş örneklerinde olduğu gibi, devlete değen, devleti ilgilendiren, devletin taraf  olduğu bir takım yargılamalarda bütün bu kurumların ve yargısal makamların böyle birbirleriyle uyumlu bir tavrı var. Yani bu dava herhangi  bir cinayet davası olsaydı eminim konuştuğumuz pek çok şey araştırılacaktı, bunların üzerine gidilecekti ve sonuç alınabilecekti. Ama bu davada, yargılamanın en temel ilkeleri ihlal edilme pahasına bunların hiçbiri araştırılmadı. Araştırılmayan ya da karşılanmayan tüm sorular ve işaretlerin bizi devletin derinliğine götürmesi, orayı işaret etmesi bu tıkanıklıkların temel sebebini oluşturuyor.

 

Sanki daha başlangıçta bu davanın sınırı çizilmiş ve denmiş ki, 'bu dava şöyle bir iddianame ile ve şu kişileri kapsayacak şekilde yürütülecek, Trabzon'da şunlar şu mahkemede yargılanacak, bu sınırın dışına çıkılmayacak'. Yani davanın dördüncü yılı sonrasında  görüntüleri tekrar izlerken  Osman Hayal'i ben mi tespit edecektim, yoksa bu davanın savcısının, kolluğun işi midir? Üstelik, bu kişilerin kimliklerinin tespit edilmesini defalarca talep etmemize rağmen.

Tüm bu anlattıklarınızdan yola çıkarak, Hrant'ın öldürülmesinin devlet tarafından planlandığını söyleyebilir miyiz?
Fethiye Çetin: Biraz önce bahsettiğim o zihniyet ve gelenek, vatandaşların bir bölümünü hep düşman olarak, iç tehdit olarak gördü ve bunun üzerinden bir takım politikalar geliştirdi. MGK siyaset belgesinin aslında bu ülkenin gizli anayasası olduğunu hepimiz yıllardır biliyoruz. Ve o MGK siyaset belgesi çoğu bakanın bile bilmediği, görmediği bir belgedir. Ama son yıllarda yakalanan tüm çete üyelerinde bu belge çıktı. Yani bizim bilmediğimiz, bakanların bilmediği siyaset belgesi bir takım çetelerin elinde. Bunların bir kısmı şimdi Ergenekon davasında yargılanıyorlar. MGK siyaset belgesinde her dönem için iç tehdit tanımlaması yapılır. Bir takım gruplar iç tehdit (iç düşman) olarak tanımlanırlar ve buna yönelik bir mücadele planı geliştirilir. Bir zaman bu iç tehdit komünizmdi. Ve o yüzden komünizme karşı mücadelede gerek psikolojik mücadele yöntemleri, gerek medyayı bir propaganda aracı olarak kullanmak, gerek bu mücadelede paramiliter güçleri devreye sokmak ve bir çok insanın hayatına kıymak gibi işler yapıldı. 1 Mayıs 1977 katliamı, Maraş katliamı, Çorum katliamı yapıldı ve bunların failleri bulunamadı. Sonradan bu iç tehdit, Kürtler oldu, Müslümanlar oldu ama  azınlıklar her dönemde iç tehdit olarak bu belgede yer aldı. O yüzden zaten memlekette azınlık kalmadı. 2002 yılından itibaren bu iç tehdide azınlıkların yanında bir de misyonerler eklendi. Ortada yok edecek fazla azınlık da kalmayınca yeni ve dışarıdan kaynaklanan bir korku odağı yaratmaları gerekiyordu, bu odak azınlıkların yanı sıra misyonerler oldu. O dönemde medyada inanılmaz ölçüde misyoner faaliyetleri işlenmeye ve misyonerler iblisleştirilmeye başlandı. Halbuki yine MGK belgelerinden öğrendiğimiz kadarıyla ülkede topu topu 50 misyoner varmış. Tabi misyonerlerin içine azınlıklar da sokuluyordu. Hrant'ın yargılandığı duruşmalara gelip, 'misyoner çocuğu Hrant' pankartı açtılar. Şimdi siz vatandaşlarınızı düşman olarak tanımlarsanız, savaş mantığı açısından baktığınızda, düşmana karşı ne yapılır? Mücadele edilir. Dolayısıyla siz Hrant Dink'i ya da başka birini öldürdüğünüzde aslında düşmana karşı ülkenizi savunuyorsunuz. Ülkenizi savunduğunuz için orada hukuk dışına çıkılıyor ve siz korunuyorsunuz. Algı bu. Emekli general Atilla Kıyat '90'larda faili meçhuller devlet politikası'ydı', dedi. Ben o günden bu yana Atilla Kıyat'ı hiçbir yerde görmedim.

Ergenekon ve Balyoz davalarında, Kafes eylem planında, Hrant Dink ve buna benzer cinayetlerin darbeye ortam hazırlamak için planlandığını görüyoruz. Bu bağlantının kurulması yönünde çabalarınız oldu mu?
Fethiye Çetin: Balyoz darbe planı, soruşturmanın gizliliğine rağmen medyada haber olarak yer aldığında  ilk işim bu konuda gazetelerde çıkan haber kupürlerini alıp savcıya gitmek oldu. O planda bir takım aydın ve yazarların isimleri geçiyordu. Hrant'ın adı da onların arasında yer alıyordu. Aynı şekilde Kafes eylem planı ortaya çıktığında da savcıya bunları ilettim Ama savcılar soruşturmaları bu yönde derinleştirmiyorlar. Biz basında ne çıkarsa çıksın alıp savcılara götürüyoruz, çünkü bunları alıp soruşturması gereken savcılar. Hatta aslında bunları toplamak da savcıların görevi. Ortada o kadar çok delil var ki, sadece bunu soruşturacak savcı ve kolluk görevlileri aranıyor.
Röportaj. Arife Köse


29 Temmuz’da adalet için Beşiktaş’tayız!

Hrant Dink suikati davasının 19. duruşması 29 Temmuz Cuma günü İstanbul’da Beşiktaş Adliyesi’nde gerçekleşecek. Dava bir kaç tetikçi ile sınırlandırılırken, bir çok delil yok edildi. Katillerin Ergenekon çetesiyle bağları alenen ortadayken, Genelkurmay’ın Hrant Dink’i 2002’de fişleyip hedef seçtiği belgelerle kanıtlanmışken, ‘öldür’ emrini verenler hâlâ yargı önüne çıkarılmıyor.

Irkçı 301. maddeyle açılan davaların arkasında duran, Ermeni Konferansı’na katılanları “vatan haini” ilan eden, Hrant Dink’in katledilmesi sürecinde büyük rol oynayan Cemil Çiçek ise CHP ve MHP desteğiyle meclis başkanı yapıldı.

Başbakan Erdoğan’ın, cinayetten hemen sonra Dink ailesine Çiçek için “kanlımız değil zamlımız deyin” sözlerini inkar etmesi ise sadece ordunun değil AKP hükümetinin de adaletin neden dört buçuk yıldır yerini bulamadığını gösteriyor.

Tetikçilerin yargılamasının sürecinin sonuna gelindi. Ya onlara ceza verilip, dosya kapatılacak. Ya da Dink davasında yok edilen, dikkate alınmayan deliller, tanık ifadeleri, bariz bağlantılar ele anıp bu dava yeniden başlayacak. Hrant Dink suikasti davası Ergenekon davasına bağlanmalıdır.
18 kez olduğu gibi 29 Temmuz Cuma günü de saat 10.00’da Beşiktaş’tayız!

Hrant için adalet için!

 


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası