1929 ekonomik bunalımı, kapitalizmin bugüne kadar yaşadığı en büyük çöküştü. Krizin etkileri 1930'lu yıllar boyunca hissedildi ve tüm sanayileşmiş ülkelerde yıkıcı sonuçları oldu. Kriz nedeniyle, dünyanın en büyük ekonomileri olan ABD'nin ve Almanya'nın endüstri üretimi yarı yarıya düştü. Bu ülkelerdeki çalışanların üçte biri işsiz kaldı. Birçok ülkede inşaat sektörü durma noktasına geldi ve tarımsal ürünlerin fiyatları yarı yarıya indi. Dünyadaki toplam üretim yüzde 42 oranında, dünya ticaret hacmi yüzde 65 oranında azaldı. Dünya ticaret hacmindeki gerileme daha önce yaşanan en büyük ekonomik buhrandakinin yaklaşık 10 katı kadardı.
Kriz, 24 Ekim 1929'da New York borsasının çökmesiyle ortaya çıktı. Fakat ekonomideki durgunluk ve gerileme daha önceden başlamıştı. ABD ekonomisi 1927'de kısa süreli olarak resesyona girdi. 1928'de Almanya ekonomisinde çöküş eğilimi görülmeye başlandı. Almanya'da 1929 yazına gelindiğinde şirket iflasları birbiri ardına gelmeye başladı ve 1,9 milyon kişi işsiz kaldı. Kriz, Mart 1929'da Belçika'ya sıçradı ve ekonomi yılsonuna gelindiğinde yüzde 7 küçüldü. ABD'de resesyon, 1927-29 arasındaki endüstriyel yatırımlar sayesinde bir süre ötelenebilmişti. Ancak 1929 yazında endüstriyel yatırımların durmasıyla beraber yeniden çöküş sürecine girildi. Kara Perşembe olarak anılan 24 Ekim günü, borsada 4,2 milyar dolar buharlaştı. Kriz sürecinde yaklaşık 4000 banka battı.
Neoklasik iktisatçılar krizi para arzının kötü yönetilmesine bağladılar. Piyasaya yeterli miktarda para verilmemiş, sonuçta fiyatlar düşmüş, aşırı borçlanma ve iflaslar yaşanmıştı. Keynes ve takipçileri ise tasarrufların yatırımlara oranla aşırı artmasının, ekonomide efektif talebin oluşmasına mani olduğunu öne sürdüler.
ABD, krize yanıt olarak "New Deal" politikasını geliştirdi ve böylelikle ilk kez devlet, ekonomiye müdahale etmiş oldu. Önlemlerin parçası olarak Merkez Bankası yeniden yapılandırıldı ve bankacılık sistemi ıslah edilmeye çalışıldı. Ancak ekonomiyi canlandırmak için yapılan tüm girişimler başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü krizin sebebi kötü işleyen bankalar ya da tecrübesiz politikacılar değil, sanayi sektöründe düşen kârlardı.
Kriz, emperyalist bloklar arasındaki hegemonya mücadelesini şiddetlendirdi ve savaş ekonomilerinin kurulmasıyla dünyayı felakete sürükleyen 2. Dünya Savaşı süreci başladı.