Yusuf Topuzoğlu Çin Devrimi üzerine hazırladığı yazı dizisinin üçüncü bölümünde başkan Mao’nun iktidarı geri kazanmak için başlattığı ve ardından kontrolünü kaybettiği Kültür Devrimi’ni anlatıyor.

Çin Kültür Devrimi milyonlarca insanın harekete geçtiği, Pekin'de ve diğer önemli Çin kentlerinde devasa gösterilerin düzenlendiği bir süreç oldu. Ne var ki bu yığınsallığın altında ki gerçeğin yığınlarla ilişkisi yoktu. Mücadele tepede, Çin'e egemen olmak isteyen bürokrasinin iki kanadı arasında geçiyordu.

1945'lerin sonunda Çin Devrimi'nin önderi Mao Tse Tung devlet başkanı ünvanını korumasına rağmen gerçek iktidarın dışına itilmişti. İktidarı yeniden kazanabilmek için çeşitli adımlar attı ama her defasında yenildi.

1966 yılının başında Mao egemen bürokrasi içindeki mücadelesini Çin Komünist Partisi'nin dışına taşırdı, Mayıs ayında öğrencileri "ülkeyi diktatörce yöneten yerel ve ulusal liderliğe karşı ayaklanmaya" çağırdı.

Eğitim sisteminden bıkmış olan üniversite ve lise öğrencileri Mao'nun çağırısına uydular ve "ayaklanmak haklıdır!" diyerek sokaklara çıktılar. İlk hedef okulların yöneticileri oldu. Öğrenciler okul yöneticilerini ve bir kısım başka yerel parti yöneticisine sokaklarda aşağılayarak dolaştırıp çok zaman icat edilmiş suçlarını ve hatalarını itiraf etmeye zorladılar.

Hareket geliştikçe bütün okullar kapatıldı. Eğitim sistemi durdu. Öğrenci yığınları Mao'yu görmek için Pekin'e akın akın gelmeye başladı. Mao etrafında hızla bir efsane gelişmeye başladı. Mao'ya "kalplerimizdeki kıpkırmızı güneş" olarak hitap ediliyordu. Basın, "tam anlamasanız bile Mao'nun her dediğini yapın" diye yayın yapıyordu.

Mao’nun feodalizmi yıkın demesi üzerine sanat eserleri parçalanıyor, klasik müzik eserleri yasaklanıyor, kiliseler, mabetler yıkılıyor, kitaplar yakılıyordu.

Mao'nun merkezden başlattığı harekete karşı yerel yöneticiler de yerel Kızıl Muhafız grupları kurarak yanıt verdi. Bu kızıl muhafızlar çok zaman fabrika işçileri ve yerel yönetim memurlarıydı ve öğrenci hareketine kuşku ile bakıyorlardı.

Bürokrasinin kanatları arasındaki mücadele derinleşip kızıştıkça Kızıl Muhafız örgütlerinin sayıları da artıyordu. Merkezi Çin'de Wuhan kentinde 53 Kızıl Muhafız grubu vardı ve bunlar arasındaki bir sokak çatışmasında 250 kişi ölmüş, 1.500 kişi yaralanmıştı.
1967'de işçi sınıfı kendi taleplerini dile getirerek mücadele alanına çıktı. Ocak 1967'de Şanghay'da güçlü bir grev hareketi yaşandı. Sonraki iki yıl boyunca ülkenin her tarafında işçiler kendi taleleri etrafında greve çıktılar.

Bağımsız işçi mücadelesinin yoğunlaşması ve giderek derinleşen kaos sonucunda Mao Kültür Devrimi'ni sona erdirmeye karar verdi. Zaten çok sayıda yönetici görevlerinden alınmıştı, artık görev tamamlanmıştı.

Ancak "Kültür Devrimi" Mao'ya rağmen bitmedi. 1967'de ülkenin birçok yeri savaş alanı gibiydi. Her tarafta çatışmalar sürüyordu ve bunlar oldukça kanlı çatışmalardı.

Örneğin Zhou kentinde gerçekleşen bir katliamın sonucunda 100.000 kişi ölmüştü. Pekin'de, ülkenin en ünlü üniversitesinde rakip öğrenci grupları ev yapımı bombalar kullanarak birbirleriyle çatışıyorlardı.

1967'de Mao istikrarı sağlayabilecek tek güç olan orduya döndü. Kızıl Muhafız örgütlenmesinin yerine hızla Yerel Devrimci Komiteler kurulmaya başlandı. Bu Komiteler ordunun denetimi altındaydı ve kuruldukları yererde Kültür Devrimi'nin bittiğini belirtiyorlardı. Ordu grevleri bitirebiliyor, sokakları temizliyordu ama hala Pekin'den gelen merkezi emirleri yerine getiremiyordu çünkü o da toplumun geri kalanı gibi parçalanmıştı.

1967 Temmuz ayında Wuhan'da askeri garnizon ayaklandı. Mao şehre Pekin'den askerler gönderdi ama sonunda yapılan pazarlıklarla ayaklanma bitti. Ayaklananlara bütün istedikleri verildi.

Ordu iktidardan pay ve Kültür Devrimi boyunca görevlerinden alınmış olan bürokratların görevlerine geri gelmesini istiyordu.

Bir çok ilde garnizon komutanları vali olarak atandılar ve öğrenci gösterilerine ateş açarak cevap verdiler. Yeni yönetim Mao'nun da desteği ile Kızıl Muhafız gruplarını dağıtmaya başladı. Kızıl Muhafız gençler zorla kırsal alanlara gönderiliyordu. Yedi yıllık bir süre içinde 12 ila 18 milyon arasında gencin zorla kırsal alanlara gönderildiği tahmin ediliyor.

Kızıl Muhafızlar ihanete uğradıklarını düşünüyorlardı. Mao tarafından iktidar kavgasında kullanılmışlardı ve şimdi bir kenara atılıyorlardı. Kızıl Muhafızlar direnmeye çalıştılar. Yeniden iktidara gelen eski yöneticileri kapitalist yola girmiş olarak tanımlıyorlardı. Onlar için Mao hariç tüm bürokrasi kapitalist yoldaydı.

Hunan kentindeki bir Kızıl Muhafız grubu Sovyet örgütlenmesi temelinde yeni bir işçi devrimi talep ediyordu. Şeng-wu-lian adlı bu grup kısa zamanda ezildi ancak yayınladıkları manifesto ülke çapında yayıldı.

1968 yılı boyunca Kızıl Muhafız grup-ları direnmeye devam ettiler. Silah biriktirdiler, silahlı ayaklanmaklar örgütlediler, gerilla savaşları başlattılar. Ama bunlar birbirlerinden kopuk mücadelelerdi.

1969 Nisan ayında Kültür Devrimi resmen bitti! O günlerde Çin Rus sınırında bu iki ülke arasında çatışmalar oluyordu. 1969'un sonunda tüm muhalefet ezildi.

Kültür Devrimi boyunca yaşanan insan kaybı akıl almaz boyutlara ulaştı. Tam ve kesin bir sayı bilinmiyor ama örneğin Guangdong eyaletinde 40.000 insan öldü ve bir milyona yakın insan hapse atıldı veya kırsal alanlara sürgüne gönderildi. Ulusal ölçekte herhalde ölü sayısı milyonlarcaydı.

Kültür Devrimi boyunca Çin ekonomisi de ağır bir darbe yedi. Yedi yılda ekonomi yıkıldı, bürokrasi arasında iktidar savaşı sonraki yedi yılda da sürdü ve sonunda iktidarı kazananlar Mao'nun tüm görüşlerinin tersine bir hat izlemeye başladılar.

Artık hiç kimse Çin'e sosyalist bir ülke olarak bakmıyor. Ama Kültür Devrimi hala bir çok sosyalist için nostaljik bir ilham kaynağı durumunda. Oysa Kültür Devrimi bugünkü Çin'in kurulmasında çok önemli bir rol oynadı.

 

Çin üzerine iki kitap

Çin Devrimi karşısında Stalin karşısındaki muhalefet fiilen etkili olamadı, ancak Troçki sorunu geç de olsa fark ederek SBKP'nin ve Komünist Enternasyonal'in politikalarını eleştirdi.

Tarih Bilinci Yayınları'ndan çıkan Çin Üzerine, Troçki'nin yazdığı bir dizi makaleyi bir araya getiriyor. Troçki bu makalelerde millî demokratik devrim fikriyle tartışırken Çin Komünist Partisi'nin Kuomingtang'a katılmasının nasıl bir felaket olduğunu da anlatıyor. Troçki, Buharin'in o günlerde icat ettiği 'dört sınıf bloğu' tezlerine karşı çıkıyor.

Çin Devrimi tam da Sovyetler Birliği'nde Lenin'in ölümünün ardından bürokrasinin karşı devriminin gerçekleştiği günlerde gelişti.

Sovyet bürokrasisi için karşı devrimin ideolojik temelini 'tek ülkede sosyalizm' tezi oluşturmaktaydı. Bu teze göre, dünya devrimi yenilmişti, işçi hareketi geri çekilmekteydi. Bu durumda, bütün dünya komünist partilerinin görevi anavatanı, yani Sovyetler Birliği'ni korumaktı. Stalin ve çevresi, dünya burjuvazisi içinden dostlar kazanmaya ve Sovyetler Birliği'nin onlara bir tehdit olmadığını kanıtlamaya çabalıyordu. Ekonominin hızlı gelişmesi için bu gerekliydi ve SBKP bürokrasisi bu nedenle dünyadaki devrimci gelişmelere karşı tümüyle duyarsızdı.

Çin devriminin yenilgisini izleyen yıllarda, aynı Rus bürokrasisi bu kez İspanya ve Fransa'daki gelişmelere karşı tutum aldı. Rusya'nın direktifleri ile İspanya Komünist Partisi Barcelona Sovyeti'ni dağıtıp POUM üyelerini ve anarşistleri katlederken, Fransa'da Komünist Partisi iktidarı almasına an kalmış olan genel grevi kırıyordu.

Çin üzerin ikinci bir kitap yine Tarih Bilinci Yayınları'ndan çıkan Lenin'den Sonra Üçüncü Enternasyonal. Bu kitap da Troçki'nin enternasyonal üzerine bir dizi yazısını bir araya getiriyor ve Çin sorunu üzerine yazdıkları kitapta önemli bir yer işgal ediyor.
Her iki kitabı da bulmak oldukça zor, ama imkânsız değil!

 


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası