17 Aralık 2009 günü kendisini yakan Muhammed Bu Azizi büyük bir yığın hareketini başlatmakta olduğunu bilmiyordu. O sadece üzüntülü ve öfkeliydi.
Önce Tunus'u, ardından bütün Ortadoğu'yu ve şimdilerde ise dünyanın birçok yerini etkileyen Arap Baharı yoğun olarak tartışılıyor. Sosyalistler bu büyük yığın hareketinden öğrenmeye çalışıyor.
Ancak Türkiye'de tartışmanın bir tarafı Arap Baharı'nı, Arap devrimlerini bütünüyle inkar ediyor. Onlara göre Tunus ve Mısır'da yaşananlar basit hükümet değişiklikleri.
Ortadoğu ise Amerikan emperyalizmi tarafından yeniden biçimlendiriliyor. Bu nedenle Türkiye'de Arap devrimlerini reddeden ulusalcı sosyalistler Mısır ve Tunus için seslerini kesmiş olmalarına rağmen aşağıdan gelen halk hareketlerine karşı şiddetle saldıran Libya'da Kaddafi, Suriye'de ise Esad rejimini anti-emperyalist olarak niteliyorlar. Ama sıra Yemene, Bahreyn’e gelince gene susuyorlar.
Arap Devrimleri ile aynı zamanlarda Avrupa’nın çeşitli yerlerinde grevler, genel grevler yaşandı. Bu grevlere katılanlar için Tahrir deneyi çok önemliydi.
Örneğin ABD’de Wisconsin’de grevciler, göstericiler Tahrir’i takip ettiklerini açık açık söylüyorlardı.
Sonra İspanya’da Madrid ve Barselona eylemleri gerçekleşti. Onbinler aynen Mısır’da Tahrir Meydanı’nda, ya da Bahreyn’de İnci Meydanı’nda olduğu gibi şehrin merkezi meydanlarına yerleştiler ve günlerce bu meydanları işgal ettiler.
Ardından Londta gösterileri ve Wall Street işgali geldi. Arap Devrimleri’ni küçümseyenler Londra ayaklanmasına hayranlıkla bakarken Wall Street’i küçümsemeye çalıştılar ama 15 Ekim’de dünya çapında binlerce kentte insanlar Wall Street İşgalcileri ile dayanışma eylemine çıkınca bu küçümseme geriye çekilmek zorunda kaldı.
Arap devrimlerinin nedenleri
Arap devrimci dalgası ve onu izleyen İspanya, Londra ve Wall Street eylemleri bir siyasi partinin/örgütün talimatı ile başlamadığı gibi durup dururken de başlamadı.
2000'lerin başından beri dünyayı sarmalayan antikapitalist hareketlerin yığınsallığı ve sayısız kazanımları ilk ve en önemli itici güç. Ardından ABD'nin Afganistan ve Irak'a saldırısı ve her iki ülkede de başarısız olması, ve savaşa karşı dünya çapında milyonların eylemleri, kapitalizmin 2008 krizi ve ardından bir dizi ülkede başlayan direnişler, grev ve genel grevler, krize bağlı olarak gıda fiyatlarındaki hızlı yükseliş ve son olarakda yeni liberal politikaların Ortadoğu ülkelerini şiddetle etkilemesi diğer nedenler olarak sayılabilir.
Ortadoğu ülkeleri tek bir istisnası olmadan uzun yıllardır diktatörlüklerle yönetiliyorlar. En ufak bir özgürlükten bahsetmek mümkün değil. Tam tersine bütün Ortadoğu ülkelerinde çalışan yığınlar ağır baskı altında.
Siyasi parti kurmak yasak. Var olan bazı siyasi partiler ise bütünüyle diktatörlükleri kontrolünde.
Özgür sendikalar yok, var olanlar devletin yanlısı, diktatörlüğün kontrolündeki örgütlenmeler.
Ne var ki bütün bu baskı rejimine karşı bir mücadele son yıllarda artarak sürüyordu. Özellikle de Mısır'da.
Mısır'da 2000'li yıllar boyunca yoğun bir direniş yaşandı. İşçi mücadelelerinin, büyük grev hareketlerinin yanı sıra özgürlük isteyen gösteriler, öğrenci hareketleri gibi.
Mısır Ortadoğu'nun en büyük ve en gelişkin ülkesi, Arap dünyasının öncelikle baktığı ülke. Bu nedenle Mısır'daki son 10 yılın mücadeleleri Ortadoğu halklarını da ciddi bir biçimde etkiledi.
Mısır ve Tunus'ta neler oldu?
Önce Tunus'ta, ardından Mısır'da büyük yığınlar özgürlük isteyerek sokağa çıktı. Devletin baskısı kısa zamanda devletin korkusuna dönüştü.
Güvenlik güçlerinin saldırıları büyük yığınları korkutup gerileteceğine tam tersine daha çok sayıda emekçi sokağa çıkarak polis ve orduya karşı direnmeye başladı.
Emekçilerin direnişi baskıyı azalttı ve sonunda işçi sınıfı mücadeleye örgütlü bir biçimde katıldı.
Tunus'ta devlet güdümündeki sendikalar birliği göstericilerin tarafına geçerken Mısır'da ise genel grev ilan edildi ve diktatörlerin tabutuna son çiviyi işçi sınıfı çaktı.
Tunus'ta Bin Ali'nin yerine diktatörlüğün daha az yıpranmış unsurları yönetime geldi ama hareket bütün bu kalıntıları temizledi.
Mısır'da ise Mübarek'in ardından ordu yönetime el koydu. Ordu bir yandan Mübarek ailesini ve bir kısım eski yöneticileri yargı önüne çıkarırken bir yandan da eski rejimin sürekliliği için önlemler alınmakta.
Ancak haftalar boyu başta Tahrir Meydanı olmak üzere sokaklara çıkan büyük yığınlar Tunus'ta olduğu gibi Mısır'da da büyük bir değişim yaşadı ve özgürlükleri genişletmek için mücadele diyorlar.
Yemen, Bahreyn ve Libya
Mısır devrimi Arap Baharı'nın bütün bölgeyi sarmasına yol açtı.
Mısır'ın ardından Bahreyn'de sultana, Libya'da 40 yıllık Kaddafi rejimine ve Yemen'de de diktatörlüğe karşı hareket başladı.
Fas, Cezayir ve Ürdün'de de gösteriler oldu ama bunlar fazla büyümeden geri çekildi.
Yemen ve Libya'da iktidarlar Tunus ve Mısır'dan iyi dersler çıkarmışlardı. Önce gösterilere büyük bir şiddetle saldırdılar. Bunun pek işe yaramadığını görünce de kendi taraftarlarını sokağa çıkardılar ve özgürlük isteyenlerin üzerine sürdüler.
Yemen'de gösteriler ve sokak çatışmaları sürüyor. Sık sık diktatörün kısa sürede çekileceği ileri sürülüyor.
Libya'da ise Kaddafi'nni katliamını bahane eden Batılı emperyalist güçler askeri müdahalede bulundular. Şimdi artık Kaddafi iktidarı neredeyse bütünüyle kaybetmiş durumda ama Libya devrimci atılımı da ağır bir darbe yedi. Harekete artık emperyalistlere yakın unsurlar hakim.
Bahreyn'de ise Sultana karşı hareket Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez emirliklerinin askeri müdahalesi ile geriletildi.
Bahreyn Sultanlığı şimdi kendisine karşı ayaklananlara saldırıyor, ceza yağdırıyor. Yaralıları tedavi eden doktorlar bile cezalandırılıyor. Hareket şimdilik geri çekilmiş durumda ama yok olmuş değil.
Suriye'de Esad zulmü
Suriye'de hareket en geç başladı. Herkes Esad rejiminin reformlar yaparak hareketi engelleyeceğini beklerken Esad ilk gösterilere hunharca saldırdı. Ardından Yemen ve Libya'yı örnek alarak kendi taraftarlarını sokağa çıkardı ama hareketi engelleyemeyeceğini görünce elindeki en elit askeri güçleri ailesinden insanların komutasında ayaklanan kentlerin üzerine yolladı.
Esad rejimi hunharlığı ile biliniyor. Daha önce de bir kentte onbinlerce insanı öldürmüştü. Şimdi ise ölü sayısının 3 bini bulduğu biliniyor.
Esad rejimi yoğun bir propaganda içinde. Ayaklananların Müslüman Kardeşler örgütü olduğunu ve ayaklanmanın ardında ABD'nin olduğunu anlatıyor.
Türkiyeli ulusalcılar burada zokayı yutuyorlar ve bölgenin bu en eli kanlı rejimini "antiemperyalist" sanarak korumaya çalışıyorlar, Suriye'de ki katliama ortak oluyorlar.
Ne var ki Esad rejiminin sonu artık göründü. Yemen ve Libya'da olduğu gibi Suriye'de de işçi sınıfının örgütlü bir biçimde mücadeleye girmemiş olması rejimin sonunu geciktiriyor.
Arap Baharı nedir?
Tunus ve Mısır devrimleri ve bölgenin hemen hemen bütün ülkelerinde büyük yığınların baskı ve zorbalığa aldırmayıp harekete geçmeleri bölge emekçilerini çok büyük ölçüde değiştirdi. Özgürlük isteği artık belirleyici. Ortadoğu halkları için artık buradan geri dönüş yok.
Özellikle de Mısır ve Tunus emekçilerinin deneyleri çok daha önemli. Bu iki ülkede emekçiler iktidarı almak zorunda olduklarını artık daha açık tartışıyorlar.
Arap Baharı'nın İslami bir karakter taşıdığı ise tam bir laik/ulusalcı palavrası.
Amerikanın etkisi ise elbette var. Gerek Bin Ali'nin gerekse de Mübarek'in kaçmasında ABD'nin rolü var.
Emperyalizm Libya ve Bahreyn'e doğrudan müdahale ederek hareketi geriletirken Mısır ve Tunus'ta ise hareketin radikalleşmesini engellemek için diktatörleri geri itti.undan sonrasında belirleyici olacak olan işçi sınıfının örgütlenme becerisi ve hızı. Eğer işçi sınıfı hızla örgütlenip mücadeleye daha geniş taleplerle giremezse açık ki egemen sınıflar duruma yeniden hakim olma ve hareketi geriletme olanağına sahip olacaklardır. Tersi durumunda ise gelecek Ortadoğu devrimlerinindir.
Arap Baharı yayılıyor
Arap Baharı’nın etkisi bir süredir bölgeyi aştı. Bir dizi ülkede işçi ve emekçiler Arap Baharı’nı takp eden eylemler yapıyorlar. Heryerde “baharlardan” bahsedilmeye başlandı.
Bunların en önemlileri şüphesiz İspanya, Londra, Wall Street ve 15 Ekim uluslararası eylem günü.
İspanya, Londra ve ABD’nin New York kentinde on binlerce insan krize karşı sokağa çıkarken aynı politik koşullardan, aynı sorunlardan yola çıkıyorlardı.
Dünyanın her yerinde son on yılın anti kapitalist hareketi çok şey öğretmişti. Aynı şekilde savaş karşıtı haraket de çok öğretici olmuştu. Bütün bunlara Ortadoğu devrimlerinin deneyleri ve krize karşı Fransa, İspanya, Yunanistan gibi ülkelerdeki grev hareketlerinin deneyleri eklenince ortaya bugünkü hareket çıkıyor.
Wall Street işgali ile dayanışma eylemleri çoğunlukla sembolik olsa da bazıkları yığınsaldı. Bu da dünyanın her yerinde yığınların mücadeleye hazır olduklarını gösteriyor.