Güney Afrika'nın Durban kentinde başlayan iklim zirvesi ilk haftasını geride bıraktı. 2012 yılında süresi dolacak Kyoto Protokolü'nün devamı niteliğinde yeni bir uzlaşının önemi ve aciliyeti tüm ülkeler tarafından kabul edilmesine rağmen, zirveye bir umursamazlık havası hakim. Küresel ısınmayı yaratan kapitalistler sorumluluk almaktan kaçıyor.
1992'de Rio de Janeiro'da ilk konvansiyonun imzalanmasının ardından, 1997'de gelişmiş ülkelerin sera gazı emisyonlarını düşürmeyi hedefleyen Kyoto Protokolü ortaya çıkmıştı. Atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamak amacıyla başlayan ilk somut girişim olan protokol, yeterli ülke çoğunluğuna ancak 2005 yılında ulaşarak yürürlüğe girebilmişti.
Bu konuda ortaya konulan hedef ise taraf ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılı seviyelerinden yüzde 5 aşağıya çekmeleriydi. Protokolün hazırlandığı dönemde bile bu azaltma miktarı yetersiz bulunmuştu.
Emisyonlar hâlâ artıyor
Tüm çabaların sera gazı emisyonlarının düşürülmesi yönünde olmasına rağmen Dünya Meteoroloji Örgütü'nün (WMO) önceki hafta yayınladığı bir bültende atmosfere salınan sera gazı miktarının 2010 yılında zirve yaptığını ortaya koyuyor. WMO genel sekreteri Michel Jarraud "bugün sera gazı salmayı durdursak bile, ki bu durumun çok uzağındayız, şimdiden atmosfere salınan gaz miktarı on yıllarca varlığını sürdürecek ve gezegendeki hayatın hasas dengesi için tehdit oluşturmaya devam edecek" diyordu.
Raporun ilk çıktısında ele aldığı Batı Afrika'da gıda krizi, tropikal küçük adaların sular altında kalması, Kenya'daki sel felaketi, Avrupa'daki sıcak hava dalgaları, Amerika ve Karaipler'deki kasırgalar gibi konularda riskin azaltılmasına yönelik pek çok önerisi de bulunuyor. Ancak tüm önerilerin aynı zamanda birer yatırım olması kaynak sorununu da gündeme getiriyor.
Geçtiğimiz hafta, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Yürütme Sekreteri Christiana Figueres konuyla ilgili olarak Yeşil İklim Fonu'nun yürürlüğe girmesi ve iklim değişikliğine karşı yatırımlarda kullanılmak üzere 2020 yılına kadar sağlanması öngörülen uzun süreli iklim finansmanı için belirlenen 100 milyar doların hızla kullanılabilir hale gelmesini önerdi. Figueres değindiği bir başka konu ise iklim değişikliğine karşı kullanılan fonların neredeyse tamamı emisyonların düşürülmesine yönelik gerçekleşiyor, oysa en hasas ülkelerin uyum süreçlerinin aciliyeti de son derece önemli.
İklim zirvesinde devletlerarası açmazlar
İklim tartışmalarının ilk haftasına damgasını vuran ülke Kanada oldu. Kanada katran kumundan petrol elde etme konusudaki ısrarını Kyoto'dan çekileceği söylentisi ile pekiştirerek tüm dünyanın dikkatini üzerine çekti. İklim zirvelerinde günün etkinliği olarak gerçekleşen günün fosili ödülünü de alarak bir yandan iklim değişikliğinin önemini vurgulayan konuşmalara imza attı, diğer yandan ise bu konu da hiçbir program açıklamayarak harekete geçme konusundaki isteksizliğini ortaya koydu.
Kanada bu konuda yalnız değil ABD, Japonya ve Rusya da gaz salınımlarında azaltma yapmaktan kaçınan ve bu konuda anlaşma çıkmasını ertelemeye çalışan ülkeler arasında. Küresel iklim değişikliğinin etkilerini yaşamaya başlamalarına rağmen Çin, Hindistan ve Brezilya ise, kalkınmış ülkeler mevcut yükümlülüklerini yerine getirmeden, yeni bir anlaşmaya ilişkin görüşmelere geçilmemesi gerektiğini savunuyor.
Günün fosili ödülü layık görülen bir diğer ülkeyse Türkiye oldu. İklim Eylem Ağı (CAN) tarafından yapılan açıklamaya göre "Türkiye seragazı emisyonlarını 1990'dan bu yana yüzde 98 oranında arttırdı ve bugüne kadar bu eğilimi tersine çevirecek bir hedef veya taahhüt almamayı da başardı. Türkiye, finansal kaynaklarını daha fazla kömür santrali, iki nükleer santral ve karayolu yapımına harcıyor. 15 bin kilometre uzunluğunda yeni duble yol ve İstanbul'a yapılması planlanan 3. köprü örnekler arasında" deniliyor. CAN Türkiye'yi Avrupa'nın en iyi rüzgâr, güneş ve jeotermal enerji potansiyellerinden birine sahip ülke olarak yenilenebilir enerjiye yatırım yapmaya ve nükleer santral projelerinden vazgeçmeye çağırıyor.
Durban'da binlerce iklim aktivisti de sokakları doldurdu. Hükümetlerin iklim değişikliğine karşı Kyoto'nun devamı niteliğinde emisyon azaltmaya yönelik bir anlaşmaya varması, iklim değişikliği sebebiyle oluşan zararların karşılanması ve önlemlerin alınması için yeni iklim fonları oluşturulması için İklim Adaleti sloganlarıyla eylemler gerçekleşti.
İklim değişimine karşı mücadele etmek istiyorsanız:
KEG
www.kureseleylem.org
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.