28 Aralık'ta yapılan 2011'in son Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Fransa'da yasalaşma sürecinde bulunan ve Ermeni Soykırımı'nı inkar etmeyi suç olarak gören yasa konuşuldu. Toplantı sonrası yayınlanan MGK bildirisi 1915'te gerçekleştirilen soykırımın inkârının bir devlet politikası olarak ele alındığını ortaya koydu.
Erdoğan Dersimlilerden özür diliyor. Kanlı tarihle yüzleşmekten bahsediyor. Ancak kanlı tarihin konusu 1915'te Ermenilerin başına gelen olunca özür ve yüzleşme sözleri rafa kaldırılıyor.
MGK bildirisinde yapılan vurgular inkârcılığın boyutlarını açıkça sergiliyor: "Tüm boyutlarıyla ele alınmıştır", "Fransa'nın atacağı adımlara bağlı olarak benimseyebileceği ilave tedbirlerin kararlılıkla uygulanmasının önemi vurgulanmıştır", "Tarihin, parlamentoların alacakları yanlı kararlarla yeniden yazılmasının yanlışlığı, bu kanun tasarısıyla daha vahim bir şekilde görülebilmiştir", "Tasarının kanunlaşması durumunda bu haksız tasarrufa her şekilde karşı çıkılması kararlaştırılmıştır."
2002'de Hrant Dink'i "darbe karşıtı" olarak fişleyip hedef ilan eden MGK 2011'de de Ermenilere karşı düşmanlığı bir devlet politikası olarak ele alıyor. O zaman saldırganca bunu yapıyor, şimdi ise "yüzleş" sesleri yükseldiği için savunmacı bir çizgiye bürünüyor. MGK'nın "sivilleştiği", eskisi gibi belirleyici olmadığı iddiaları geçersizleşiyor.
Devletin tepesi, TC'nin 1915 soykırımı üzerine kurulduğunu ve izleyen tüm katliamların bu ilk büyük suçun üzerine geldiğini biliyor. 1915'i inkâr ediyorlar, çünkü soykırım tanınırsa resmi ideolojinin duvarı hemen çökecek.
Başbakan "tarihçilere bırakın" diyor, ancak hükümet üyeleri, cumhurbaşkanı ve TSK yönetimi için 1915'i inkâr tarihi değil güncel bir sorun. Devletin en merkezi politikalarından biri. 1915'te ölenleri ilk tarihte ilk kez sokak eylemleriyle anan, "Soykırımı tanı, özür dile" diyen devrimci sosyalistlerim mücadelesinin ne denli önem taşıdığı ortada: Kanlı geçmişle yüzleşmek, 1915'in inkarına ve savunculuğuna son vermekten geçiyor. Bu aynı zamanda Türkiye'de düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün de önünü açmak, militarizmi geriletmek demek.