1940'lardan bu yana, Çernobil'den Fukuşima'ya onlarca örnek nükleer santrallerin hiç de güvenli olmadığını biz %99'a ağır bedeller ödeterek göstermiş bulunuyor. Onbinlerce insanın yaşamını yitirdiği, sakat kaldığı, canlı türlerinin yok olmakla yüz yüze bırakıldığı, tarlalardan radyasyon biçildiği apaçık ortadayken 'kaza' sözü inandırıcılığını yitiriyor. Yine de %1'in inanmamızı istediği birtakım argümanları var:
Nükleer bir zorunluluktur
Değildir. Nükleer yanlış bir siyasal tercihtir. Nükleer silah yapmak istemiyorsanız, nükleer santral kurmak zorunda değilsiniz. Güneş, rüzgar, dalga, jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından gezegeni yıpratmadan hepimize yetecek enerjiyi sağlayabiliriz.
Tüm dünya nükleer kullanıyor
Almanya 2022'ye kadar tüm nükleer santrallerini kapatacağını açıkladı. İsviçre'de öyle.
Mevcut santrallerin kapatılması, yenilerinin açılmaması için tüm dünyada mücadele veriliyor.
İtalya'da halkın %95'i nükleere hayır dedi. Fransa ve Rusya'da bu oran %83. Japonya'da %84. Türkiyeli'lerinse %64'ü nükleere karşı.
Aslında gezegenin ''%99''u nükleer insanlar nükleer enerjiyi stemiyor. Rüzgar, güneş, dalga gibi alternatif enerji kaynakları dururken radyasyonlu hava solumayı kim ister ki?
Nükleer ucuz, yenilenebilir enerji pahalıdır
Nükleer santrallerin inşası oldukça zahmetlidir. Yüksek güvenlik önlemleri gerektirdiğinden maliyetleri çok yüksektir. Yapımlarının planlandığı sürede bitirilmesi çok zordur. Risklerinin büyüklüğü sebebiyle sigortalanamazlar ve riskler kamuya yüklenir.
Ayrıca, İspanya enerji ihtiyacının %21'ini rüzgardan, %40'ını da yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ediyor.
Türkiye de güneş ve rüzgar potansiyeli açısından oldukça şanslı. Üstelik, kurulması tasarlanan nükleer santralin üreteceği enerjiden daha fazlasını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamak mümkün.
Nükleer, tüpgazdan farksızdır
Başbakanı tebrik ediyoruz.
Gücü elinde bulunduran %1, kar hırsından gözü dönmüş halde gezegeni radyasyona boğmak istiyor. Hangi argümanla savunulursa savunulsun, nükleer bugüne ve geleceğimize kast ediyor. İzin vermemek elimizde.
'Kaza' değil, cinayet
Nükleerin varlığı başlı başına bir tehdittir. En 'güvenli' durumda bile belli miktarda radyoaktif madde havaya ve suya karışmaktadır. Kaldı ki, Çernobil'in etkileri bugün de hissedilmekte, her yıl milyarca dolar sadece bu etkileri gidermek için harcanmaktadır. Her şey yolunda gitse bile doğal afetler bir nükleer felakete yol açabilir. Bkz. Fukuşima.
Nükleersiz bir dünya mümkün
Sonuçlarını bile bile nükleer santral kurmakla birini öldürmek arasında ne kadar fark var? Bu cinayetin ne ortağı ne de kurbanıyız.
Biz yenilenebilir enerji kaynaklarını talep ediyoruz. Rüzgar, güneş bize yeter! Nükleer santral inşa eden şirketler daha çok kar edecekler diye yaşamlarımızı riske atmaya ne gerek var?
Öyleyse:
Nükleer santral çatlar patlar! Güneş, rüzgar bize yeter!