Tayyip Erdoğan'ı, Kemal Kılıçdaroğlu'nu, Devlet Bahçeli'yi, Abdullah Gül'ü, Süleyman Demirel'i ve Doğu Perinçek'i aynı anda üzen şey ne olabilir? Tabii ki TC'nin denizaşırı sömürgesi Kuzey Kıbrıs'ı 32 yıl boyunca demir yumrukla yöneten Rauf Denktaş'ın ölümü.

Uludere'de 36 Kürt genci F-16'ların bombardımanıyla katledildi. Fırat'ın Doğu'su yastayken Batı'sındaki kamu kurumları havai fişek atarak kutlamalar yaptı. Roboski köyünde katledilen 36 yoksul Kürt için esirgenen yas, Kıbrıs'ın bölünmesinde önemli rol oynayan bir kontrgerilla artığı için 3 gün ilan edildi.

Denktaş, Kıbrıs'ta işgalin simgesiydi. Ankara'nın uzantısı olan Denktaş, İngiliz savcısı olarak başladığı kariyerini TMT adlı kontrgerilla örgütlenmesinin kurucularından biri olarak sürdürmüştü. 1958-1974 yılları arasında bir çok infaz, saldırı, ve provokasyon gerçekleştirdi. Denktaşların ilk hedefi sendikacılar ve solcular oldu. 1974'teki işgal sırasında Kuzey'deki Rumlara ait mülklere el konulması sırasında bir çok sivilin katledilmesi bir savaş suçuydu. Denktaş bir savaş suçlusu.

Kıbrıslılar Denktaş'ın ölümüne ilgisiz. 2005'te adanın birleşmesini öngören Annan Planı'na "hayır" diyen Denktaş yenildiğinde, Kıbrıs'ın Kuzey'ini Türkiye'nin bir ili gibi yöneten,  adayı kontrgerillanın üssü, kara para aklama ve kumar cenneti haline getirdiği için nefret edilen bir figürdü.

Denktaş'ın zararlı faaliyetleri Kıbrıs'la sınırlı kalmadı. Ergenekon çetesinin gözde isimlerinden biriydi. 1915 Ermeni Soykırımı'nın liderlerinden Talat Paşa adına kurulan ve Hrant Dink'in katledilmesinde önemli rol oynayan komitenin başkanıydı.

Kıbrıslılar umursamıyor ancak devlet erkânı, iktidarı muhalefeti adaya koştu. Türkiye Cumhuriyeti devleti Kıbrıs'ı kendi adına yöneten Denktaş’a sahip çıktı.