Doğan Tarkan
Suriye’de diktatörlüğe karşı ayaklanma başlayalı yaklaşık bir yıl oldu. Suriye halkının örgütlenmesi, mücadele deneyi yoktu. Tek bildiği Tunus ve Mısır’da halkların kitllesel bir biçimde sokağa çıkarak diktatörlerinden kurtulduklarıydı. Bu bilgiye güvenerek Suriye halkı, emekçiler de sokağa çıkıp kitlesel gösteriler yapmaya başladı.

Suriye’de Esad diktatörlüğünün çok köklü bir yönetme geleneği var. Onlar da Mısır ve Tunus’a baktılar. Orada hareket başlayınca reformlar yapmayı vaat ettiler. Aslında yalan söylediler.

Suriye halkı sokağa çıkmaya başlayınca Esad rejimi Tunus ve Mısır’dan çıkardığı ders ile halkın üzerine acımasızca saldırdı. Aynen Libya’da Kaddafi’nin yaptığı gibi.

Esad rejimi Kaddafi’nin sonunu gördü. Bölgede herşeyi bütünüyle kaybetmek istemeyen emperyalistlerin kendilerine on yıllardır itaatkar bir biçimde hizmet eden diktatörlerini feda ettiklerini gördü. Libya’da askeri müdahaleyi gördü.

Bu nedenle çok acımasız davrandı. Bir yılda yaklaşık 7 bin gösterici öldürüldü. Yaralı ve tutuklu sayısı bilinmiyor.

Esad ve çetesi emperyalistlerin Libya’ya olduğu gibi Suriye’ye saldıramayacağını biliyor. Kaddafi’nin yanında, arkasında kendi aşiretinden başka güç yoktu. Suriye’nin ise İran ile geleneksel iyi ilişkileri var.

Emperyalistler açısından İran’a saldırmak istenen ama kolay bir şey değil. Özellikle de Irak ve Afganistan deneylerinden sonra bu çok daha zor.

Suriye’ye saldırı İran ile de çatışmaya girmektir. Bu nedenle Esad  rejimi daha rahat.

Dış müdahale olasılığının azalması rejimin göstericilere, özgürlük iste-yenlere daha sert saldırmasına yol açtı.

Kentlere ordu birlikleri saldırdı. Suriye ordusunun en elit ve Esad rejimine en bağlı birlikleri bir dizi kentte katliam gerçekleştirdi. Halk taşla mücadele ederken tanklar kentlere, sokaklara girdi.

Sonunda her devrimde olduğu gibi Suriye ordusunda da bölünmeler yaşanmaya başladı. Yemen’de de olduğu gibi ordudan kaçan asker ve subaylar özgürlük isteyenlere katıldı, rejime karşı tutum aldı. Böylece Hür Suriye Ordusu (HSO) adlı silahlı örgütlenme kuruldu.

HSO baştan etkisizdi ama giderek büyüdü ve büyümeye devam ediyor.

Şimdi HSO bazı kentleri, bazı kentlerin bazı bölgelerini kontrol eden etkin bir güç.

Esad rejimi için tehlike artık sadece göstericiler değil aynı zamanda HSO. Çünkü HSO göstericileri koruyor ve gerçek bir tehdit.

Hür Suriye Ordusu’nun kurulması ile birlikte Suriye’deki ayaklanma karakter değiştirmeye başladı. Kitle gösterileri yerini giderek daha fazla silahlı mücadeleye bırakıyor. Bu arada Esad rejiminin kullandığı şiddette de bir sıçrama oldu.

Son günlerde Esad birliklerinin gerçekleştirdiği katliamlar çok ileri boyutlarda ve artık Şam’ın mahallelerinde de çatışmalar var.

Hür Suriye Ordusu’nun kurulmasına paralel olarak muhalefet içinde de yeni örgütlenmeler ortaya çıktı. Müslüman Kardeşler’in geleneksel örgütlülüğünün yanı sıra batılı güçlere daha yakın unsurlar da örgütlenmeye başladılar. Ancak bu ikinci kesimin HSO içinde bir ölçüde gücü olmasına rağmen halkın üzerinde etkisi az.

Artık Esad’ın günleri sayılı. Kullandığı bütün şiddete rağmen halk hareketini bastırması ve bu ayaklanmadan kurtulması mümkün değil.

Esadcı Türk solu

Türk solu içinde Esadcı bir kanat var. Esad rejimini antiemperyalist olarak görüyorlar, destekleri çok somut. İçlerinden bir grup Suriye’yi ziyaret ederek iktidardaki Baas partisinin konuğu oldular. Baas ile aynı cephe içinde yer alan Suriye Komünist Partisi’ni kardeş partileri olarak görüyorlar.

Solun bu küçük kanadının bu tutumu tiksindirici. Halkının katili, her zaman emperyalistlerle işbirliği yapmış, sadece Suriye halkının değil, Filistin ve Lübnan halkının, Kürtlerin de katili olan Esad rejimi ile yakınlık bir sosyalist için açıklanamaz çirkin bir durumdur.

Şaşırtıcı olmayan bir biçimde Esad’ın dostu Türk solcuları ulusalcı sosyalistler! Türkiye’de de ellerinden geldiğince darbecileri, Ergenekoncuları savunuyorlar. Ortadoğu çapında ise devrimi reddediyorlar. Yaşananları emperya-lizmin bölgedeki yeni düzenlemesi olarak görüyorlar.

Aslında Türk ulusalcı sosyalistleri antiemperyalizm kisvesi altında emperyalizmi yenilmez görüyorlar. Bu anlayışları sonucudur ki halkın gücünü değil, emperyalistlerin gücünü önemsiyorlar. Halk açısından, emekçilerin, işçilerin açısından, onların arasından değil, tepeden, emperyalistlerin yanından bakıyorlar gelişmelere.

Bu nedenle Mısır’da bir yıldır direnen devimi görmüyorlar, bu nedenle bir yıldır mücadele eden Suriye halkının gücünü, kararlılığını görmüyorlar. Bu nedenle Türkiye’de emekçilere değil, Bağdat Caddesi’nin, Kadıköy’ün, Levent ve Bebek’in, Beşiktaş, Şişli ve Bakırköy’ün, Karşıyaka’nın, Çankaya’nın, Türk zenginlerinin tutumuna bakıyorlar. Onlarla aynı tarafta duruyorlar. Bunların sosyalistlikle alakası yok.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası