Bu sorunun cevabı çok kısa ve açık: Hayır. DSİP iktidarı ele geçirmek istemiyor ve zaten sosyalistler arasındaki en önemli ayrılık konusu bu sorunun cevabında yatar.
DSİP, aşağıdan sosyalizmi savunur. Yani işçi sınıfının kurtuluşu demek olan sosyalizmi işçi sınıfının kendi eylemi olarak görür.
İşçi sınıfının büyük yığınları kendi kurtuluşları için harekete geçmeden ve iktidarı bu büyük yığınların eylemi kazanmadan sosyalizmden bahsedilemez.
Her türden reformist sosyalizm anlayışı ise sosyalizmi bir partinin, örgütün eylemi ile tanımlar. Yani kendi eylemlerini işçi sınıfının yığınsal eyleminin yerine geçirirler.
Kimileri bunu örgütlerinin silahlı mücadelesi ile gerçekleştirdiğini söyler. ‘Bizim mücadelemizi destekleyin, kurtulursunuz, sosyalizmi kazanırız’ derler. Kimileri ise ‘Bize oy verin, bizi iktidara getirin biz sizin için en iyisini yaparız’ der. Kısacası silahlı mücadeleyi savunan sol görünümlü sosyalist ör-güt ile parlamenter mücadeleyi savunan örgüt aslında aynı anlayışta buluşur.
Oysa sosyalizm bir örgütün eylemi olamaz. Ancak büyük yığınlar önce daha basit nedenler ve hedeflerle harekete geçip, bu mücadele içinde iktidarın güçsüzlüğünü ve kendi gücünü görüp iktidarı kazandığı takdirde sosyalizme doğru yürünebilir.
Öte yandan iktidarın işçi sınıfının büyük yığınları tarafından kazanılması sadece bir başlangıçtır. Eğer işçi sınıfı bu iktidarı koruyamaz ve kendi içinde bir küçük kesimin iktidarı zapt etmesi gerçekleşirse ve bu küçük kesim, bürokrasi, iktidarı işçi sınıfı adına elde ettiğini, kullandığını söylemeye başlarsa gene işçi iktidarından bahsetmek mümkün olmaz.
1917’de Rusya’da işçi yığınlar iktidarı kazandı, 1920’lerin ortasında karşı devrim ile bürokrasi iktisdarı işçi sınıfından aldı ve devlet kapitalizmi başladı.
DSİP stalinizme karşıdır ve görevini işçi sınıfının iktidarı almasını kolaylaştırmak olarak saptar.