Kitlesel mücadeleler insanları değiştirir. Mücadelenin her bir gününde harekete katılanlar dünyayı eskiden olduğundan çok daha farklı bir şekilde kavramaya başlar. Gezi direnişine katılanlara da böyle oldu. Polisi, medyayı, partileri, çalışma hayatını, devleti eskiden olduğundan çok daha farklı bir bakış açısıyla kavramak zorunda kaldılar.
Kürt sorununa bakış açısı da Gezi direnişine katılan birçok insanda değişti.
Devletin uyguladığı şiddetin, haklarını savunmak için mücadele eden başka bir insan grubuna yıllardır uygulanmakta olduğu ve bu şiddetin haksızlık olduğu net bir şekilde görüldü.
Polisin ''ağaçlar kesilmesin'' sloganı gibi masum bir taleple ifade edilen bir eyleme gösterdiği tepki, anadilinde eğitim isteyen insanlara gösterdiği tepkiyi anlaşılır kıldı.
Gezi direnişiyle birçok insan, ''Kürdistan'a hoşgelmiş'' oldu ve birçok insan direnişin birkaç gününde Kürdistan'ın başına neler geldiğini bir çırpıda anladı.
Doğru! Gezi eylemlerine sızan ve hem çözüm sürecine hem de Kürt halkının haklarını kazanmasına karşı olan damardan ulusalcı, ulusalcı sosyalist gruplar, partiler ve odaklar da vardı.
Gezi Parkı alanında Abdullah Öcalan'ın idamını savunan, Öcalan'la görüşmeler yaptığı için Erdoğan'ın da icabına bakılması gerektiğini düşünenler vardı.
Gezi'yi hükümeti devirecek bir hareket olarak kurgulamaya çalışan ve hükümeti devirir devirmez de ilk iş çözüm sürecini rafa kaldırmak isteyen çevreler de vardı. Ama Lice'de askerlerin sivil halkın üzerine ateş açıp 18 yaşındaki Medeni Yıldırım’ı öldürmesinden sonra on binlerce insanın park forumlarında hızla kararlar alıp, aynı akşam sokaklara çıkması ve ertesi gün Taksim'de dev bir gösteri yapması Gezi'nin çözüm sürecine, Kürt halkının özgürlüğünü kazanmasına engel olmak isteyenlerden ibaret olmadığını kanıtladı.
Sosyalist İşçi okurları direnişin en başında itibaren ''Gezi de kazanacak barış süreci de!'' diyerek sokağa çıktı.
Gezi kazandı. Şimdi sıra çözüm-barış sürecinde.
Şimdi Kürt halkının yanında Kürt halkının sorunlarını kavramaya başlayan, Kürtleri öcü gibi gösteren medyanın iki yüzlüküğünü gören, Kürt halkıyla dayanışmaya hazır olan başka bir güç daha var.
Bugüne kadar ''Çözüme evet-barışa evet!'' diyenler, bu hareketi kazanabilirse, çözüm sürecinin aktif savunucusu pozisyonuna çekebilirse, bütün bu güçler sokakta, hükümete, ''Şimdi sıra sende'' diyebilirse, çözüm ve barış sürecinin kazanması, Kürt halkının haklarının her düzeyde garanti altına alınacağı bir dönemin içine girmemizin önünde hiçbir engel yok.