Şenol Karakaş

Doğan Tarkan’ı kaybettiğimiz gün sayısız telefon, mail ve mesaj geldi. Bu mesajlardan birisi de DTK Daimi meclis üyesi Seydi Fırat tarafından yollandı. Abdullah Öcalan Kenya’da yakalandıktan sonra, barış sürecini örgütlemekte ne kadar kararlı olduğunu göstermek için Avrupa’daki bir grup PKK üyesine Türkiye’ye gelme çağrısı yapmıştı. Yakalana grup, devlet tarafından derhal hapse atılmıştı. İşte Seydi Fırat bu grubun sözcülerinde birisiydi ve cezaevinden çıktıktan sonra, Barış ve Diyalog Grubu olarak çalışan grupta etkin bir rol oynuyordu. Bu grup, DSİP’i de ziyaret etmişti ve görüşmede Seydi Fırat ve Doğan Tarkan sıcak bir şekilde sohbet etmişlerdi.

Doğan Tarkan, ömrünü işçi sınıfının mücadelesinin kazanmasına adamıştı ama Marksist teoriyi sımsıkı kavrayan bir devrimci olduğu için, sadece ekonomik bir birim olarak işçilerin sadece ekonomik bir birim olan burjuvalara karşı mücadelesi olarak kabalaştırılan bir sosyalizm anlayışından fersah fersah uzak bir sosyalist mücadele perspektifine sahipti. Doğan için bir işçi aynı zamanda kadın, erkek, LGBT, Kürt, Ermeni gibi diğer ezilmişlik biçimlerini de yaşayan ya da bu ezme ezilme ilişkileri içinde emek gücü sömürüsüne maruz kalan somut insan demekti. Her türlü ezen ezilen ilişkisinde, tıpkı Lenin gibi, “ama… fakat” demeden ezilenden yana tutum alırken, bu ezilme biçimlerini basitçe kimlik sorunu olarak tanımlayan ve bu sorunları gündeme getirmenin işçi sınıfını gerçek sorunlarından uzaklaştırdığını iddia edenlerle sürekli olarak tartıştı. Doğan’la sık sık tartışma fırsatı bulanlar, onun, defalarca, “tüm ezilenlerin sorunlarına sahip çıkmayı öğrenmeden ve kendi eylemini tüm ezilme biçimlerine karşı mücadelenin eylem platformu haline getirmeden, bir işçinin sınıf bilinci son sınırına kadar gelişemez” dediğine tanık olmuştur.

Doğan Tarkan’ı, Kürt halkı ve Ermeni halkının da mücadeleci bir neferi yapan, benimsediği bu perspektif kadar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sömürgeci yapısını kavrayışındaki netlikti. Doğan, Ermeni soykırımı konusunda sol hareket içinde kafası en berrak sosyalistti. Ermeni soykırımıyla hesaplaşmak için yükseltilen mücadelenin koç başı olarak DSİP’in öne çıkmasının nedeni budur. Doğan, soykırımı tanımayan, devletin soykırımı tanıyıp özür dilemesi için mücadele etmeyen solcuların ve sosyalistlerin ne gerçek anlamda devlete karşı olabileceğini ne de antikapitalist olabileceğini düşünüyordu.

Sadece şovenlere değil, sosyal şovenlere ve bu geleneğin bugünkü temsilcisi olan ulusalcı sosyalistlere de küçümseyerek bakmasında belirleyici olan bir başka yaklaşımı ise, Kürt sorunu olarak adlandırılan sorunu, Doğan’ın esas olarak bir sömürge sorunu olarak ele almasıydı. Milliyetçi Milli Demokratik Devrim tartışmaları yapan sosyalistlerden farklı olarak, Doğan 1960’ların sonundan itibaren Kürdistan’ın sömürge olduğunu, Türk devleti tarafından sömürgeleştirilen parçasında temel hakları ve özgürlükleri için mücadele eden Kürtlerin kendi eylemleriyle dayanışmadan ve Kürt halkının kendi kaderinin tayin hakkını savunmadan ortaya çıkıp tafra atanlara karşı keskin bir biçimde tartışmaktan bir an bile geri durmadı. Solun bir çok seksiyonu ağız birliği ederek PKK’yi “şiddetle” kınarken, Doğan, Türkiye işçi sınıfının birliğinin inşa edilmesi için kınanması gerekenin her zaman sömürgeci Türk devleti olduğunu ilan ederdi.

Doğan tam da bu nedenle çözüm sürecini Kürt halkının, PKK’nin bir kazanımı olarak görüyordu ve 26 Mayıs’ta yapılan çözüme evet yürüyüşünde “öz-öz-özgürlük/Kürt halkına özgürlük” sloganını bu nedenle coşkuyla atıyordu.

Doğan’ın Kürt halkının uzattığı barış elini batıdan tutacak milyonlarca insanı harekete geçirmek için beslediği ve etrafına bıkmaksızın aktardığı inanç ve bu devletin Ermenilerden soykırım nedeniyle özür dilemesi için verdiği aralıksız mücadele güncelliğini koruyor. Bu mücadele kazanmadan işçi sınıfının kazanması mümkün olmayacak, işçi sınıfı kazanmadan bu mücadele istediğimiz kazanımları elde edemeyecek.


Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası