Roni Margulies
Kömür madencilerinin İngiltere’de 1984 grevi 18 ay sürmüş ve yenilgiyle sonuçlanmıştı.
Grev başladığında, Kömür Madencileri Sendikası (NUM) İngiltere’nin en eski ve en iyi örgütlü sendikalarından biri, madenciler de işçi sınıfının en eski mücadele geleneğine sahip, en mücadeleci kesimlerinden biriydi.
Margaret Thatcher iktidara geleli beş yıl olmuştu. Amerika’da Reagan, Almanya’da Kohl gibi, Thatcher da neoliberalizmin bayrağını yükseltmiş, sosyal devlete ve örgütlü işçi sınıfına karşı bilinçli, planlı ve acımasız bir saldırı başlatmıştı. İrili ufaklı direnişlerin hepsini elinin tersiyle savuşturmuştu; bir yandan işsizlik yükseliyor, bir yandan işsiz kalanlara verilen devlet yardımı kesiliyordu.
Yirmi kömür ocağını kapatılacağı ve 20 bin işçinin işten atılacağının ilan edilmesiyle, Mart ayında grev başladı.
Grev, Hitler’in Rusya’ya saldırısı gibiydi: Herkes biliyordu ki, kazanan taraf sadece bu muharebeyi değil, savaşı kazanmış olacaktı. İşçi sınıfının tümü, madenciler kazanırsa açılan gedikten içeri dalacak, büyük olasılıkla hükümetin sonu gelecekti.
Olmadı. Bir buçuk yıl süren grev yenildi. Ve sınıf mücadelesinin tarihini değiştiren bir yenilgi oldu bu. Grev başladığında İngiltere’de 190 bin madenci ve 170 kadar kömür ocağı vardı. Bugün yedi ocak ve bir avuç madenci kaldı ve ocaklar çoktan özelleştirildi. Bir zamanların en güçlü sendikası olan NUM, artık küçük ve önemsiz.
Daha da önemlisi, sadece madenciler değil, sınıfın tümü yenilmiş oldu, uzun yıllarca toparlanamayacak kadar büyük bir yenilgi almış oldu. Hâlâ bugün, 1984 öncesinin örgütlülük, moral ve mücadelecilik düzeyini yakalayabilmiş değil İngiltere işçi sınıfı.
Ekonomik kriz yaklaşık bir yıldır Amerika’dan sonra en sert bir şekilde İngiltere’yi etkiliyor. İşsizliğin bu yıl üç milyonu bulacağı tahmin ediliyor: Thatcher günlerinden beri görülmemiş bir rakam. Ama Fransa, İtalya ve Yunanistan’da gördüğümüz genel grevler, direnişler İngiltere’de yok.
Direniş olmayacak mı? Olursa nasıl başlayacak?
Bu ay Ford için otomobil parçaları üreten Visteon adlı şirket 600 işçisinin tümünü işten atacağını ilan etti. Şirketin üç fabrikası var. İşçiler üçünü de işgal etti.
Küçük bir şirket, küçük bir işgal. Kazanma şansı yüksek değil. Ama yine işçi sınıfının bütünü bu işgali izliyor. Bütün işyerlerinde işgalci işçiler için para toplanıyor. Kazanırlarsa herkes moral kazanacak. Belki krizin etkilerine karşı bir şey yapamama havası değişmeye başlayacak.
Veya kazanamayacaklar. Başka bir direniş değiştirecek havayı. Ama garantisi yok.
İşçi sınıfının öfkesi, direnme isteği çok belirgin. Her ufak mücadele hemen ilgi çekiyor, direnenlerle dayanışma düzeyi çok yüksek. Ama işsizliğin gün gün yükseldiği, işyerlerinin kapandığı, işçilerin işten atıldığı bir ortamda, öfkeye korku eşlik ediyor. İşini kaybetmek, işini kaybedince konut kredisinin faizlerini ödeyemeyip evini kaybetmek her işçinin kâbusu.
Zafer kazanan bir grev, başarılı bir direniş, her an öfkenin korkuya baskın çıkmasını sağlayabilir, direnişi genelleştirebilir. Ama garantisi yok.
Türkiye’de de öfke belirgin. Başarı şansı çok düşük olan bir dizi irili ufaklı direniş var: Sabah-ATV grevi, IBM direnişi, kot kumlama işçileri... AKP’nin oy kaybı...
Ne zaman, hangi grev genel bir direnişi tetikler, bilemeyiz. Hepsini desteklemek, dayanışmayı örgütlemek, yaygınlaştırmak, mücadelelerin birliğini sağlamak gerek.