1 Mayıs, işçi sınıfının birlik ve dayanışma günüdür
Dünya derin bir ekonomik kriz içinde. Şirketler batıyor. Milyonlarca insan işini kaybediyor. Yoksulluk artıyor. Pat-ronlar krizi fırsat bilerek çalışma saatlerini uzatıyor. Emekçilerin durumu giderek kötüleşiyor.
Bütün veriler krizin daha da derinleşerek süreceğini gösteriyor. Belki de kapitalizm tarihinin en ağır krizlerinden birisini yaşıyor.
Krizin etkileri Türkiye'de de çok ağır. İşsizlik çığ gibi büyüyor. Birçok fabrika 2-3 aylık tatil yapıyor, birçoğu kapanı- yor. Sanayi krizden derin bir biçimde etkileniyor. Sendikalar hızla üye kaybediyor. Şimdiye kadar büyük bir direniş gelişmedi, ama bir çok işyerinde direnişler var.
Türkiye'nin gündeminde iki başka çok önemli konu var.
Birincisi Kürt sorunu.
29 Mart yerel seçimlerinin tek galibi DTP. AKP, 29 Mart seçimlerini Kürt bölgelerinde bir referandum olarak ilan etti ve referandumu DTP'nin çizgisi kazandı. Yani Kürt kimliğinin tanınmasını isteyen, barış isteyen politika kazandı.
Hükümet Kürt sorununu Erbil'de yapılacak bir konferansla çözeceğini düşünüyor. Kürt seçmen ise çözümün "içerde" olduğunu açıkça gösterdi.
Türkiye'nin gündemindeki ikinci sorun darbe girişimleri ve Ergenekon davasıdır.
Bir dizi darbe girişiminin yapılmak istendiği artık çok açıkça ortada.
Darbeler daima esas olarak işçileri ve emekçileri hedef alır. Onların mücadelesini geri iter, örgütlerini dağıtmaya çalışır. İşte 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat!
Birlik ve dayanışma günü
1 Mayıs işçilerin birlik ve dayanışma günüdür. Temel sorunlara, politik gelişmelere karşı işçiler 1 Mayıs günü aralarındaki tüm çelişkileri bir yana bırakarak birlikte hareket eder.
Türkiye işçi sınıfı bir dizi bölünmeye sahip. Sendikal hareket de bölünmüştür.
İşçi sendikalarının bölünmüş olması işçi hareketinin başlıca zaafıdır. Zaman zaman oluşan Emek Cephesi gibi birlikler daima dağılmak zorunda kalmıştır.
Oysa işçi sınıfının kapitalist sınıfa karşı tek silahı birliğidir. Bu nedenle en geniş birliğin kurulduğu 1 Mayıs eylemleri önemlidir.
1 Mayıs krizin etkilerine karşı işçilere cesaret vermelidir. Güven vermelidir. Direnmenin ve kazanmanın mümkün olduğunu göstermelidir.
Kriz karşısında işçi sınıfı ikili bir ruh haline sahip olur.
Bir yandan öfkelidir ve mücadele isteği vardır. Çünkü krizin darbeleri acıtıyordur.
Ama diğer yandan çekingendir. İşini kaybetmek istemez.
Sosyalistler bu iki duygudan mücadele isteğinin kazanması için çalışır. Bu sadece işçilere güven vererek sağlanabilir.
Neden Taksim?
Son üç senedir DİSK ve KESK bir dizi sol örgütle birlikte 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkmak istiyor.
2006 yılında bu amaçla Saraçhane'de toplanıldı ve sonunda Taksim'e değil, tam tersi yöne, Yenikapı'ya yüründü.
2007 ve 2008 yılında iki sendikal örgüt aniden Taksim'e çıkma kararlılığında bir sıçrama yaptı. Valilik izin vermedi ve iki yıldır İstanbul'un belirli bölgelerinde Taksim'e çıkmak isteyen solcularla polis arasında çatışmalar oluyor. Katılım 2007'de daha çok, 2008'de daha azdı.
Bu sene DİSK ve KESK gene Taksim dedi.
Taksim'e çıkma isteğinin anlaşılır bir yanı olmakla birlikte, işçi sendikalarının 1 Mayıs'ta kriz, krizin etkileri, işten çıkarmalar ve işsizlik, Kürt sorunu, DTP üzerindeki baskılar ve Darbe Ergenekon üzerine hiçbir şey söylemiyor olması, tek kelimeyle, gariptir.
DİSK ve KESK işçilerin ve emekçilerin sorunları ile değil, Taksim ile ilgilenmektedir.
Üstelik Taksim'e çıkmakta çok "kararlı" olan sendikalar bütün güçlerini İstanbul'a yığmamakta. Hatta sadece Marmara bölgesinde ona yakın 1 Mayıs gösterisi düzenlenmekte. Yani aslında 1 Mayıs günü Taksim'e çıkma işi bir dizi sol örgüte ihale edilmiş durumdadır. İşçiler 1 Mayıs'ta Taksim'e seferber edilmemektedir.
Bu durumda 1 Mayıs'ta Taksim'de ısrar etmenin gerekçesi çok zayıflamaktadır.
Öte yandan, Türkiye'deki belli başlı 6 işçi örgütünün 4'ü 1 Mayıs Taksim çağrısına katılmamaktadır.
Hak-İş sembolik olarak kendi "Taksim'e çıkma" eylemini yapacağını açıkladı. Türk-İş ise Kadıköy'de eylem yapıyor.
Bu durumda işçi sınıfının birliği de bozulmuş durumda. Özellikle Türk-İş'in katılmadığı bir işçi eyleminin cılız olacağı zaten baştan bellidir. Ancak bir dizi sol örgüt Türk-İş ve Hak-İş'in olmamasından mutludur. Bu "sol" örgütler işçi sınıfının birliğine karşı tutum almaktadır. Sosyalistler için bu anlaşılmaz bir tutumdur.
Birlik ve dayanışma için Taksim'e
Dolayısıyla bu sene, geçen iki sene de olduğu gibi 1 Mayıs eylemi İstanbul'da amacından saptırılmıştır. İşçi sınıfına ve onun taleplerine hizmet etmemektedir. Kime hizmet ettiğini tartışmak bugün Taksim'e çıkma kararlılığındaki az sayıda işçi ve emekçiye, sosyaliste yarar getirmez.
1 Mayıs eyleminden sonra açık ki bu tartışma devam edecektir.
Bütün bunlardan sonra, hemen herkese ve bu arada polis gününe açık olan Taksim neden işçi sınıfına kapalıdır, bunu anlamak mümkün değil.
Taksim'in büyük gösteriler için uygun olmadığı, 1 Mayıs günü bir provokasyon olasılığının olduğu gibi iddialar açık ki aptalcadır.
Taksim büyük bir gösteri için her bakımdan en iyi, en güvenli gösteri alanıdır.
Provokasyon olasılığına gelince, İstanbul Valiliği ve ona Taksim'i kapatma talimatını veren AKP hükümeti provokasyon yapmaktadır. Zaten devlet müdahalesi olmadan provokasyon olmaz. Biz bunu 1977 1 Mayıs gösterisinde kazandığımız deneyimle biliyoruz.
Polislere açık olan 1 Mayıs işçilere, emekçilere ve sosyalistlere de açık olmalıdır. Bütün kentlerde, bütün alanlar, bütün gösterilere açık olmalıdır. Bizim temel talebimiz budur. Sınırsız düşünce, ifade ve eylem özgürlüğü.
Bu nedenle Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, DSİP, 1 Mayıs günü var olduğu bütün kentlerde düzenlenen 1 Mayıs gösterilerine katılacaktır.
İstanbul'da ise bütün yanlışlarına rağmen Taksim çağrısına katılacak ve diğer sol örgütlerdeki yoldaşlarımızla birlikte Taksim'e çıkmaya çalışacağız.
Taksim'e çıkmaya çalışma kararımız ahlaki bir karar değil, birlik ve dayanışma anlayışımızın sonucudur. Ne yazık ki, birlik ve dayanışma işçi ve emekçilerin birlik ve dayanışması değil, solun, sosyalistlerin birlik ve dayanışmasıdır.
Biz DSİP üyeleri İstanbul'da "darbelere hayır", "Ergenekon Davası sonuna kadar gitmelidir" ve "krizin faturasını ödemeyeceğiz" talepleri ile gösteriye katılacağız ve Taksim'e çıkmaya çalışacağız.
Hepimize kolay gelsin!
DSİP Genel Başkanı
Doğan Tarkan