Açlık sınırı ayda 733 lira
Yoksulluk sınırı ayda 2.389 lira
Asgari ücret  547 lira oluyor

Kamuda çalışan işçilerin çoğu ayda 1.300 liranın altında ücret alıyor. Ücretleri yoksulluk sınırının altında. Kamu işçilerinin sendikası Türk-İş yüzde 20 zam istiyor. Ancak hükümet yüzde 2,5 gibi düşük bir artışta ısrar ediyor.
Memurların maaşlarına yılın ikinci altı ayı zammı yapıldı. Artış sadece yüzde 4,5. Bu zamma göre bir öğretmen ayda 1.452 lira, memurların çoğu ise 1.253 lira alacak. Memur maaşları da yoksulluk sınırının altında.
Asgari ücrete de önümüzdeki ay zam yapılıyor. Sadece yüzde 4,1. Asgari ücret bu zamla net olarak 546,48 liraya yükselecek. Milyonlarca insanın emeğine biçilen bu ücret açlık sınırının altında.
Özel sektörde çalışanların ve sözleşmeli personelin ücretleri de diğerlerine benziyor. Yoksulluk sınırının, yani bir ayda dört kişilik bir ailenin zorunlu harcamalarını karşılayacak miktarın altında.
Şirketler büyüyor. Hükümet, Türkiye'ye yapılan yatırımlarla övünüyor. Kârlar birikiyor. Ama 15 yıldır Türkiye'de işçilerin ücretleri geriliyor.
Sendikalı işçiler ücretlerini artırmayı başarırlarsa özel sektördeki çalışanların maaşlarına zam almaları kolaylaşacaktır. Tüm çalışanlar insanca yaşayacak bir ücret için Türk-İş'i ve KESK'i desteklemelidir. Hükümet, çalışanları bölmek ve karşı karşıya getirmek amacında. Yoksulluğa mahkum edilenler buna izin vermemeli, birleşmeli.
Yeni kitabı Zombi Kapitalizm'de, ancak Marksist fikirler ile kapitalizmin nasıl işlediğini anlayabileceğimizi vurgulayan Chris Harman, küresel kapitalizmin krizini anlatıyor.
Yeni kitabınız ekonomik kriz hakkında ve ismi Zombi Kapitalizm. Zombi Kapitalizm ne demek?
Bazı yorumcular Zombi Banka diye bir kavram ortaya attı. Bu terim, bankacılık sistemi sekteye uğradığında etraftaki her şeyin bunun kötü etkilerinden zarar gördüğünü anlatan bir benzetmeydi. Zombi bankalar değersizdirler ve ayakta kalmalarının tek sebebi devletin onları desteklemesidir. Ölüler, canlılar üzerinde kötü etkilere sahiptir. Bense bütün bir sistemi "zombi kapitalizm" olarak adlandırmakta sakınca görmüyorum.
Yeni kitabım Karl Marx'ın krizlerin niçin bulaşıcı hastalıklar gibi kolayca yayıldığını anlatan teorilerine odaklanıyor. Marx'ın anlattığı kapitalizmde de ölüler yaşayanlar üzerinde, geçmiş bugün üzerinde hakimiyet kurmaktadır. İnsanların kendi emekleriyle ürettikleri ürünlerin, kendi hayatları ve ardlarından gelenlerin hayatları üzerine tahakküm kurduğunu anlatır.

Ozan Tekin
Onlar için ölüm, ırkçılık, açlık ve ayrımcılıkla dolu bir dünya
“Mülteci” kavramı, uluslararası hukukta vatandaşı olduğu ülke dışında yaşayıp ırkı, dini, siyasi düşüncesi veya belirli bir toplumsal gruba mensubiyeti sebebiyle baskıya uğrayacağından korktuğu için ülkesine dönemeyen veya dönmek istemeyen kişiler için kullanılır. Mültecilerin hakları, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ile düzenlenmiş ve 1967 Protokolü ile geliştirilmiştir. Ancak dünyanın dört bir yanında mülteciler, sığınmacılar ve kaçak göçmenler, esas olarak bütün temel haklarından mahrum bir şekilde, kötü koşullarda yaşamaktadırlar.
l 2008 yılının sonunda, dünya çapında yerinden edilmiş insan sayısı 42 milyonu buldu. Doğal felaketler sebebiyle göç edenleri de eklediğimizde, bu sayı 67 milyona çıkıyor. Bunların 15.2 milyonunu mülteciler, 827 binini davası devam eden sığınmacılar oluşturuyor. Mülteci sayısı, dokuz senelik bir düşüşten sonra 2008’de tekrar arttı.

Ufuk Kaya
Sİ izmir - Yerel seçimlerden önce halktan emekten yana belediyecilik anlayışıyla  halktan oy isteyen CHP'li belediyeler tüm burjuva-düzen partileri gibi sözlerini tutmama konusunda kararlı görünüyor.
Belediye işçilerine yönelik işten çıkarmalara ek olarak halkın zaten giderek budanmış haldeki ücretlerine  aç gözlü bir biçimde saldırılıyor. Bunun tipik bir örneği ise, CHP'li İzmir Büyükşehir Belediyesinin toplu taşıma araçlarına ve suya yaptığı zamlarda kendini göstermekte.
Belediye suda %20 düzeyinde ve toplu taşımada ise % 50'ye varan zamlar yaptı.

Kamuda toplu iş sözleşmelerindeki anlaşmazlık altı aydır devam ediyor. İşveren hükümetin ve işçileri temsil eden Türk-İş'in talepleri arasında büyük bir uçurum var. Bu satırların yazıldığı saatlerde sendikanın işyerleri önünde oturma eylemi ve Ankara'da bir miting gibi eylemleri içeren bir programı açıklaması bekleniyordu. Türk-iş eylemleri neye yol açabilir?
Türk-İş Araştırma Dairesi'nin yayınladığı Haziran ayı rakamlarına göre Açlık sınırı ayda 738,33 lira. 4 kişilik bir ailenin minimum harcama yaparak ayakta kalmasına yetecek miktar bu.

Şenol Karakaş
Hrant Dink'in katillerinin önümüzdeki duruşması, 6 Temmuz'da yapılacak. İki yılı aşkın bir süredir Hrant Dink'i öldüren mekanizma açığa çıkartılamadı. Sanki üç kişinin öylesine işlediği bir cinayet gibi yaklaşılıyor davaya.
Hrant Dink, özgürlük, barış ve kardeşlik isteyen bir Ermeni olduğu için öldürüldü. Cesaret ettiği, sesini çıkarttığı için öldürüldü.
Hrant Dink'i kimin öldürdüğünü de, kimin tetikçi olduğunu da, tetikçileri kimin azmettirdiğini de biliyoruz.

70 MİLYON ADIM KOALİSYONU
Düşündüğümüz, düşüncelerimizi ifade ettiğimiz için öldürülmek istemiyoruz artık.
Baş örtüsü taktığımız için ikna odalarına alınmak, okuldan atılmak, okul kapılarında coplanmak istemiyoruz.
Dilimizi dilediğimiz gibi kullanmak istiyoruz, Kürt olduğumuz için dışlanmak, baskı görmek ve  gizlenmek istemiyoruz.
Asit kuyularında eritilmek, kayıp ve faili meçhul ilan edilmek istemiyoruz.
Sadece Ermeni bir gazeteci olduğumuz ve özgürlükleri, kardeşliği savunduğumuz için gün ortasında, herkesin gözü önünde, devletin bilgisi Dahilinde sokak ortasında kurşunlanmak  istemiyoruz.

Roni Margulies
Ayıp olmasa, yazıyı alıp olduğu gibi bu köşeye aktaracağım. Tembellik ettiğimi düşünen olur diye, yapmıyorum. Ama TKP'nin internet gazetesinin düzenli yazarı İlker Belek'in "Başbuğ Ne Dedi?" başlıklı yazısı (29 Haziran) gerçekten tümüyle alıntılamaya değer. TKP hakkında, Türk solunun belli bir kesimi hakkında başka hiçbir şey bilmeye, okumaya, incelemeye gerek kalmaz. Olduğu gibi aktarmayacağım, ama uzun alıntılar yapmama izin verin, n'olur.
"Başbuğ'un dediği, Türkiye'deki büyük Amerikancı-İslamcı operasyona karşı, laiklik düzleminde bile, ordunun bir şey yapmayacağıdır.
Demek ki, belge, yani bu son kontrgerilla yapıtı, ordunun demokrasiye bağlılığının açıklanması için üretilmiştir. Demokrasi: Amerikancılık, piyasacılık, gericilik.
Türkiye'de yeni bir dönem yaşanıyor ve bunu asker de onaylıyor, destekliyor."

Geçici. 15. madde ve darbecileri koruyan yasa maddeleri kaldırılsın!
Darbe planının Askeri Mahkeme tarafından örtülme girşimi, ters tepti. Plana imza Albay Dursun Çiçek ve 7 albay arkadaşı Ergenekon savcıları tarafından çağrıldı.
Genelkurmay Başkanı yine basının önüne geçip, tehditler savurdu. Belgeyi “paçavra” ilan ederken, savcılara belgeyinin gerçekliğini soruşturmamalarını önerdi. Fakat savcılar aynı görüşte değil. Toplum da aynı görüşte değil. Çoğunluk darbe planının doğruluğuna inanıyor. Defalarca böyle planlara maruz kalan bu toplum demokrasi istiyor.
 Devrimci sosyalist İşçi Partisi, darbecilerin sivil mahkemelerde yargılanmasını talep eden tek sosyalist örgüt oldu. Doğan Tarkan tarafından yapılan DSİP açıklamasında şöyle denildi::“Türkiye’nin darbelerle hesaplaşmasının zamanı gelmiştir. Darbe planlarının sahipleri bunu geciktirebilir, ama engelleyemez. Türkiye halkının çoğunluğu bugün öfkelidir ve artık demokrasi istemektedir.

Muhip Tezcan
Geçtiğimiz Pazar günü Orta Amerika'daki Honduras'ta bir darbe gerçekleşti. Başkanlık sarayını basan askerler devlet başkanı Manuel Zelaya'yı tutuklayıp Kosta Rika'ya sürgüne gönderdi. Darbenin sebebi, solcu olarak bilinen Zelaya'nın anayasayı değiştirmek için referandum istemesi. Yüksek mahkeme ve ordu anayasa değişikliği istemiyor. Bu yüzden yüksek mahkeme referandumu yasadışı ilan etmiş, genelkurmay başkanı da bir muhtıra yayınlamıştı. Bunun üzerine Zelaya genelkurmay başkanını ve kuvvet komutanlarını görevden almıştı. Ancak bu görevden almalar darbeyi engelleyemedi. Referandumun yapılacağı gün oylama başlayamadan darbe gerçekleşti.

Doğan Tarkan
Seçimleri Ahmedinejad’ın kazandığı açıklandığından beri İran’da gösteriler bitmiyor. Ali Hamaney’in Cuma konuşmasına kadar gösteriler çok büyüktü. Hamaney’in tehditlerinden sonraki ilk gün gene büyük bir gösteri oldu ama polisin ve sivil milislerin sert müdahalesi ve Musavi’nin göstericileri cesaretlendirecek açıklamalar yapmaması gösterilerin boyutlarını küçülttü. Şimdi küçük ama sert gösteriler var. Gelecek günlerde gelişmeler nasıl olacak, göreceğiz.
İran’da egemen sınıf mollalar dediğimiz dini elit. Bunlar aynı zamanda İran kapitalist sınıfının bir kanadı. Bugünkü iktidar mücadelesinde adından çokça bahsedilen ve Musavi’yi destekleyen Rafsanjani İran’ın en zengini veya en zenginlerinden birisi. Irak Savaşı’nın ardından “ülkeyi yeniden inşa” ederken kendi servetini de inşa etmiş. Petrol, rafineri, ticaret ve tarımda güçlenmiş. Ortadoğu’nun en büyük işletmesi olarak gösterilen Hodro Otomobil fabrikasındaki en büyük özel sermayedar olduğu da söyleniyor.

Bu toplum 2007 yılında beri net bir biçimde bölünmüş durumda. Bu, yapay bir bölünme değil, gerçek bir bölünme. Darbe girişimleri, Ergenekon örgütü, suikastlar, muhtıralar ve kitlesel mitingler, son iki yıla damgasını vurdu.
Darbeciler, bir kitlesel tabanı üzerinde meşrulaşmak için, milliyetçiliği, çarpıtılmış bir laikliği, ulusalcılık adı altında kullanmaya başladı. Hrant Dink bu sürecin bir ürünü olarak katledildi. Ama Hrant Dink'in cenazesi, cinayeti planlayanların istediğinin tam tersi bir etki yarattı. O cenaze, o öfke, o sessizlik ama en önemlisi "Hepimiz Ermeniyiz" sloganındaki o kararlılık tüm toplumda yepyeni bir rüzgârın, değişim rüzgârının esmesine neden oldu.
Bugün darbecilerin paçalarından yakalandıysa, yargılanmaya başladıysa, Kerinçsizler tutuklandıysa, suikastçılar ve ırkçılar mahkeme kapılarında sürünüyorsa bunların hepsi, Hrant Dink'in anısının arkasından yürüyen o kitlenin sokağa çıkma cesareti sayesinde oluyor.

Volkan Akyıldırım
Fortune dergisi, 2008'de Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin listesini yayımladı. Rakamlar başbakanın Türkiye'nin krizden etkilenmediğini iddiasını yalanladı. 500 şirketin toplam net kârı geçen yıla göre yüzde 35,5 düştü.
Buna rağmen 500 büyük şirketin satış  gelirleri geçen yıla göre yüzde 16,3 ve ihracat gelirleri yüzde 18,7 arttı. Büyük sermaye krizden etkilendi, ancak kâr etmeye devam etti. Toplam 392,3 milyar lira ciro yaparken, geçen yıl boyunca büyük şirketlerde çalışanların ücretleri aynı düzeyde kaldı.

Kapitalizmin krizi 100 milyon insanı daha aç bıraktı. Geçen yıla göre, açların sayısı yüzde 10,5 artarak 1 milyara yükseldi. Dünyadaki her altı kişiden birisinin karnı doymuyor.
Birleşmiş Milletler (BM) krizin getirdiği ağır sonuçları ortaya koydu. BM Gıda ve Tarım Teşkilatı  (FAO) tarafından yapılan açıklamada geçen yılın Eylül ayında patlak veren kriz küresel ölçekte 100 milyon insanın daha aç yaşamasına neden oldu. BM kıstaslarına göre bir insanın aç olarak yaşaması için günde 1800 kalorinin altında beslenmesi gerekiyor.
ABD Tarım Dairesi'ne göre dünyanın en kalabalık bölgeleri olan Asya ve Pasifik bölgesinde geçen yıla göre açlık yüzde 10.5 artarak aç insanların sayısının 642 milyona çıktı. Açlığın kronik olarak yaşandığı Afrika'nın Sahra altı bölgesinde ise 265 milyon insan açlık çekiyor.

Can Irmak Özinanır
Solidarnosc - Dayanışma Sendikası
2. Dünya Savaşı sonrasında Polonya, SSCB’nin bastırması ile Doğu Bloku’na katıldı.  Stalinizmin baskısı altındaki Polonya’da işçi sınıfını yönetimde söz sahibi değildi.
Katı bir devlet kapitalizmi şeklini almış olan rejim her türlü muhalefet hareketini şiddet kullanarak eziyordu. Adı Polonya Halk Cumhuriyeti olan ülkede, halk ancak kağıt üstünde yönetime ortaktı. Polonya’da sendikalar bütünüyle devlete bağlı, rejimin kuklası sendikalardı.

Şenol Karakaş
CHP lideri Deniz Baykal, nereden etsiyse esti aklına, "12 Eylül yargılansın" dedi. 12 Eylül… Yargılanmasını en çok istediğimiz darbe!
Neden? Her halde ABD'nin gerçekleşmesine izin verdiği darbe olduğu için.
Solda en büyük fiziksel tahribatı yaratan darbe olduğu için.
"12 Eylül yargılansın" önermesi, en muteber, ve önerenler açısından, önerinin yapıldığı insanların ne kadar demokratik olduğunu, önerene göre değişir ama aynı zamanda da ne kadar devrimci olduğunu test etmenin aracı.
Sanki, gözü dönmüş darbe meraklıları dışında, "12 Eylül yargılansın" önerisine karşı çıkan olabilirmiş gibi.
12 Eylül elbette yargılanmalıdır. Kenan Evren de kendi sağlığı hakkında kendisi karar verebilmelidir!

Orhan Göztepe
Gazeteci Nedim Şener 28,5 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor
Hrant Dink'in ölümü ve onu izleyen olaylarla ilgili çok net hatıralarımız var. Bizim açımızdan 19 Ocak 2007 günü televizyonda bir haberle başladı. Bir süredir hakkında açılan 301 davası nedeniyle onu televizyonlarda görmeye zaten alışıktık. Bu sefer kaldırımda yatan cansız bir beden olarak karşımızdaydı.
Olayın akşamında öldürüldüğü yerde biriken bir grup insan olduğunu öğrendik ya da belki oradaydık. Akşamında öldüren gencin kamera kayıtları televizyondaydı. Beyaz beresi sıkıntılı haliyle 17-18 yaşlarında bir genç. Aynı genç televizyondaki görüntüden babasının kendisini tanıması üzerine Ogün Samast Trabzon'a dönmekteyken Samsun'da yakalandı. Bir kaç gün boyunca sadece bu olayı konuştuğumuzu hatırlıyoruz. Üstüste yapılan milliyetçi duygularla işlenmiş, örgüt bağlantısı yok gibi hızlı açıklamaları duymuştuk.

Üniversite araştırma görevlileri, 50/d ile beraber güvencesiz çalışmalarının yolunu açan uygulamaya karşı sokaktaydı. Taksim Meydanı-nda eylem yaptılar.
50/d araştırma görevlilerinin doktoraları bittikten sonra işten atılmasını kolaylaştırıyor. 50/d uygulamasında araştırma görevlileri "burslu öğrenci" statüsünde  istihdam edilip eğitim bittiğinde okulla ilişikleri kesiliyor.
33/a uygulamasındaysa araştırma görevlileri üç yıllığına rektör tarafından kadrolara atanıyor. YÖK’ün kararının ardından, 33/a kadrosuna atanmak ve iş güvencesinin sağlanması taleplerini içeren bir dizi basın açıklaması yapan asistanlar DSİP ve Eğitim-Sen’in de destek verdiği açıklamada “doktoralı işsiz olmayacağız” diye haykırdı. YÖK kararının protesto edildiği basın açıklaması yaklaşık 200 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Yıldız Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi asistanları ve İstanbul Üniversitesi araştırma görevlileri 1 Temmuz’da iş bırakmaya hazırlandıklarını ifade etti.
 İrem Nur Aksu
Eşcinsel Onur Yürüyüşü bu sene de coşkulu bir şekilde gerçekleşti. 1969 Stonewall ayaklanmasından bu yana dünyanın birçok ülkesinde kutlanan LGBTT Onur Haftası Türkiye’de de çeşitli yasaklamalara karşın 17 senedir gerçekleşiyor.
2007 genel seçimlerinde bağımsız sol aday Baskın Oran’ın ezber bozan seçim kampanyasının aktivistlerinin de katılımıyla devasa bir yürüyüşe dönüşmüştü. Bu yıl da Taksim’de yaklaşık 3000 kişi bir araya geldi. Meydan’da toplanan kalabalığı polis barikatı karşıladı. Yürüyüşe izin vermeyen polis, yaklaşık bir saat boyunca sloganlarla protesto edildi. “Eşcinsele, travestiye değil, katillere barikat!” sloganıyla uzun bir süre heyecanını ve yürüyüş isteğini kaybetmeden bekleyenler, sonunda barikatın açılmasıyla rengârenk yürüyüşe başladı. “Homofobiye, transfobiye, militarizme, cinsiyetçiliğe, krize karşı ses çıkar, başka bir dünya mümkün, travestiyiz alışın gitmiyoruz, susma haykır eşcinseller vardır, baskı şiddet ahlaksa biz ahlaksızız, öz-öz-özgürlük, eşcinseller susmayacak, hiç kimse asker doğmaz” sloganları atıldı.

Dördüncü ayını dolduran Sabah-ATV grevi devam ediyor. Her Cumartesi Taksim’de yapılan yürüyüş son iki haftadır polis engeline takılıyor. Grevciler bu haftasonu da yürütülmedi. Barikatla durdurulan grevciler sloganlarıyla protestoya devam ederken, yaptırılmayan yürüyüş oturma eylemine dönüştü.
“Grev, grev, grev, direne direne kazanacağız” sloganlarının atıldığı eylemde grevciler açıklama yaptı. Polisin bahanelerle keyfi bir şekilde yürüyüşü engellediğini söyleyen grevci,  "Bu kırık dökük demokrasiden biz ATV-Sabah çalışanları da payımıza düşeni aldık. Baskılar sonucu 10 kişi başladığımız grevimiz süresince her gün biraz daha çoğaldık, güçlendik. Hakları gasp edilen direnişçi işçilerin de katılımıyla artık korkulur bir güç halini aldık" diye ekledi. Geçen hafta olduğu gibi İstanbul’daki diğer sendika, grev ve direnişlerden destek vardı. Bir yıldır sendikal hakları için mücadele eden E-KART çalışanları da oradaydı. Oturma eylemine DSİP üyeleri de katılarak destek verdi. 

Dijital sayı 27 - 11 Mayıs 2021 (pdf)

Dijital sayı 26 - 27 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 25 - 6 Nisan 2021 (pdf)

Dijital sayı 24 - 23 Mart 2021 (pdf)

Dijital sayı 23 - 16 Mart 2021 (pdf)

Abone olun

Dostlarımız

Marksist.org

Marksizm 2013

dsip
















Su Hakkı Kampanyası