AFGANİSTAN: İşgalin gölgesinde "demokrasi sınavı"
Geçtiğimiz hafta Afganistan'da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri büyük medya tarafından sık sık "demokrasi sınavı" başlığıyla verildi. Ancak seçimler, kimin seçildiğinden bağımsız olarak tek bir sonucu işaret ediyordu: işgalin getirdiği yozlaşma.
Seçimlere katılmadığı halde esas damgayı vuran güç Taliban oldu. 2001'de marjinalleşmiş bir grupken, ABD ve NATO'nun işgaline direnen tek güç olarak gittikçe artan bir destek gören ve güçlenen Taliban seçimleri tanımadığını duyurdu ve gerek seçim öncesinde gerekse seçim esnasında tehdit ve saldırılarla katılımı engellemeye çalıştı. Saldırılar ve çıkan çatışmalar sonucu 30'a yakın kişi ölürken, özellikle Taliban'ın güçlü olduğu güney bölgelerinde katılım %5'in altına düştü. Genel katılım oranının ise %40 civarında olduğu belirtiliyor.
Ancak katılımın düşüklüğünün sebebi, medyada sıkça dile getirilenin aksine yalnızca Taliban'ın tehditleri değil. Taliban'ın güçlü olduğu bölgelerde katılımın düşük olması tehditlerden ziyade, bu bölgelerin işgalcilerin en yoğun saldırılarına maruz kalmasıyla da alakalı. Zaten Taliban'ın buralarda güçlü olmasının sebebi de bu. İşgalden en çok zararı gören bölge halkı, işgale direnmeyen ve savaşın getirdiği açlık, yoksulluk ve adaletsizlik gibi konularda yıllardır bir çözüm sunamayan Karzai'ye güvenmiyor. Karzai'nin kabinesinde dış işleri bakanlığı yapmış olan ve ondan sonra en güçlü aday olarak sunulan Abdullah Abdullah'ın durumu da pek farklı değil. Hal böyle olunca işgale karşı çıkan tek örgütlü güç olarak Taliban giderek güçlenen bir alternatif haline geliyor.
İşgalci güçler, yani ABD ile bölgede asker bulunduran NATO üyesi egemen sınıflar için de seçim birçok ikilem içeriyor. Bir yandan "istikrar" adına, yani bölgeyi kontrol edebilmek adına Karzai'nin kazanması sağlanmaya çalışılıyor. Karzai ve rakibi Abdullah yanlıları birbirlerini seçime hile karıştırmakla suçluyor. Bu suçlamalar çeşitli bölgelerden gelen birçok hile iddiası ve kanıtlarıyla doğrulanıyor. Kolayca çıkan seçim boyaları, "güvenlik" adına seçmenlerin askerlerce tehdit edilmesi, kadınların yerine oy kullananlar, birden fazla seçim kartına sahip olanlar ve okuma-yazma bilmeyenlere hangi adaya oy vermesi gerektiğini söyleyenlerin haberleri seçimler boyunca durmak bilmedi.
Diğer yandan işgalciler seçimlerin her şeye rağmen "olabildiğince demokratik" geçtiğini iddia ederek Afganistan'da işlerin düzelmeye başladığı izlenimini de uyandırmaya çalışıyorlar. Bu, işgali meşrulaştırarak kendi halklarını savaşın devamına ikna etme çabalarından biri. Seçimlerin demokratik olmasının önündeki tek engelin Taliban olduğu iddiası da buna dayanıyor ve demokrasi düşmanı Taliban'ı bitirmek için işgalin devam etmesi gerektiğini savunuyorlar. Ancak Taliban'ın halk desteğini arttırması ve güçlenerek kontrol ettiği bölgelerde yerini sağlamlaştırması işgalcileri bir yandan Taliban'la masa oturmaya da zorluyor. Hamid Karzai de seçildiği takdirde Taliban'ın "ılımlı unsurlarıyla" masaya oturarak savaşı bitireceğini iddia etmişti.
Tüm bunlar, katılımın düşüklüğü de göz önünde bulundurulduğunda aslında seçimlerin göstermelik olduğununun işaretleri. Afganistan'da esas mücadele, Taliban'ı bitirmek iddiasıyla savaşı devam ettiren ABD ve NATO ile, işgale karşı direnen Taliban arasında yaşanıyor. Kim seçilirse seçilsin ABD ile ittifakını devam ettirmek ve bir şekilde ABD'nin de desteğiyle Taliban'ı masaya oturmaya zorlamaya çalışmak mecburiyetinde. Taliban ise halk desteğini koruyabildiği ölçüde buna direnecektir. Bu şartlar altında seçimlerden demokrasi beklemek veya işgal sürerken Afganistan'ın normalleşebileceğini düşünmek bir hayalden ibaret. ABD ve NATO işgali sona ermeden Afgan halkı özgürleşemez. Ülkede akan kanın durmasının, yoksulluk, açlık ve zorunlu göç gibi sorunların çözülmesinin ön koşulu işgalin sona ermesi ve Afgan halkının kendi kaderini kendisinin tayin etmesidir.