Can Irmak Özinanır
Kapitalizm cinsiyetçi bir sistemdir. Kapitalist toplumun devamlılığını sağlamak için dayandığı ailenin sınırlarını zorlayabilecek her türlü cinsel kimlik ve davranış kalıbı baskıya maruz bırakılır. Kadına ev içindeki emeğin zorunlu uygulayıcısı gözüyle bakılır. Lezbiyen, gey, travesti ve transeksüel bireyler sapkın ilan edilir.
Cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkan pek çok kişi, kapitalizm açısından güçlü gösterilen tek kimlik olan heteroseksüel erkeklerin, diğer cinsiyetlere dönük ayrımcılıktan bir çıkarı olduğunu savunur. Örneğin feminist teori, kadının ezilmesini erkeklere bağlayarak, kadınların bu ezilmişliği aşmak için ayrı mücadele etmeleri gerektiğini savunur. Oysa erkeklerin kadınların ezilmesinden bir çıkarı yoktur. Bugünkü anlamıyla cinsiyetçilik yani kadının ezilmesinin zeminini oluşturan ideoloji kapitalizmin bir sonucudur.
Kadının ezilmesi, kapitalizmle birlikte değilse de sınıflı toplumların ortaya çıkışı ile birlikte başlamıştır. Bunun öncesinde anaerkil toplumlar vardır. Her sınıflı toplum kendi birikim rejimine uygun cinsiyetçi ideolojiler ve formlar üretmiştir. Kapitalist toplumdaki ailenin daha önceden geniş topluluklar hâlinde yaşayan aileden farklı olmasının sebebi budur. Sermaye birikiminin sağlanması için çok fazla emek gücüne ihtiyaç duymaktadır, bu yeni işçi kuşaklarının üretimini ve bu kuşakların iş hayatı dışındaki ihtiyaçlarının karşılanarak iş gününe hazır hâle getirilmesini gerektirir. Kapitalizm, bu durumu bir maliyet olmaktan çıkartmak için kapitalizme içkin bir yapı olarak aileyi kutsamış, bu yolla ev içindeki emeği bedavaya getirmiştir. Bu cinsiyetçi yapı kapitalizmin ihtiyaçlarına uygun olarak dönemler içinde ufak değişiklikler yaşayarak devam eder. Cinsiyetler arasındaki bu bölünme aynı zamanda işçi sınıfını bölmeyi ve direnişini zayıflatmayı da amaçlar.
Sosyalistler, cinsiyetçiliğe karşı mücadeleyi devrim sonrasına ertelemezler, cinsiyetçiliğe ve kapitalizme karşı kadın ve erkek işçilerin birlikte mücadelesini savunurlar.