Şenol Karakaş
Sosyalizm teorisi, işçi sınıfı bu teorinin merkezine yerleştiğinde, gerçek bir toplumsal güç olarak tarih sahnesine çıktığında bilimsel bir karakter kazandı. Toplum mühendisliğinin ütopik toplumsal icatları ve girişimleri yerine sıradan insanların değiştirirken değiştikleri kolektif ve aşağıdan eylemin ürünü olarak sosyalizm anlayışı Karl Marks tarafından geliştirildi.
Sosyalizm, mal ve hizmetlerin küresel üretim zinciri içinde temel üretken güç olan işçi sınıfının, diğer toplumsal sınıflardan bütünüyle farklı olan bir özelliğinin ürünü. Bir yandan sanayi üretiminin parçalanması mümkün değil. Bir okulun, bir hastanenin, bir fabrikanın içinde gerçekleşen üretim parçalanamaz. Bu üretimin gerçekleşmesinin ve yeniden gerçekleşmesinin tek yolu, üretim zincirinin tüm noktalarındaki işçilerin iş süreçlerinin devamlılığının sağlanmasıdır. Okulun elektriğe, ısınmaya, temizliğe, öğretmene, muhasebeye, müfredata, tebeşire, sağlık hizmetine vs ihtiyacı vardır. Eğitim hizmetinin üretiminin devamlılığının sağlanması için bir okul içinde bu üretimlerinin hepsinin gerçekleşmesi gerekir. Bir kısmı, elektrik, ısıtma, tebeşir, defter, kalem, bilgisayar ve sağlık gibi, bölge ve hatta ulusal çapta örgütlenmesi gereken bu ihtiyaçlar, neden tek bir sanayinin, tek bir alanda parçalanamayacağını da gösteriyor. Eğitim hizmeti, son derece kolektif bir üretim sürecinin bir parçası.
Üretimin kolektif olması ve üretimin parçalanamaması, emekçilerin ancak kolektif bir üretim yapma yeteneğine sahip olduklarını da kanıtlıyor. İşçi sınıfı bu yüzden daha önceki ve diğer tüm toplumsal sınıflardan farklı, kolektif bir karaktere sahip. Daha önceki ve diğer toplumsal sınıfların, siyasi kurtuluşları için verdikleri mücadele, bu sınıfların üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet haklarını garanti altına almanın aracıyken, işçi sınıfının siyasi kurtuluşu için verdiği mücadele, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti ortadan kaldırmanın ilk adımı olarak görülmek zorunda bu yüzden. İşçiler başka sınıfları sömürmek için değil, sömürü mekanizmasını dağıtmak için siyasi iktidarı ele geçirmek zorunda.
İşçi sınıfının siyasi kurtuluşu için verdiği mücadele ekonomik hakları için verdiği mücadeleyle bu yüzden kopmaz bir bağa sahip. İşçi sınıfının, bir başka sınıfı sömürmek için bir mekanizmaya ihtiyaç duymaması, özellikle de toplumun küçük bir azınlığını oluşturan mülk sahibi sınıflar gibi çoğunluğu baskı altında tutmak için örgütlenmemesi, işçi sınıfı demokrasisinin sadeliğinin de nedenidir. Her bir yanı iki yüzlülükle, rüşvetle, işkenceyle, polis zorbalığıyla, bürokratik kokuşmuşlukla dolu olan kapitalist demokrasiyi öve öve bitiremeyenler, sıradan insanların yönetemeyeceklerine duydukları derin, sarsılmaz ve biraz da ahmakça bir inançla, tarihi, kapitalizm aşamasında dondurmaya çalışıyorlar. Ama tarih donuk bir şey değil. İşçi sınıfının demokrasisinin nasıl işlediğini gösteren deneyler yaşandı. 1871’de Paris Komünü'nde, 1905 ve 1917 Rus işçi devrimlerinde, kısa süren ömürlerine rağmen, kapitalizmin demokrasisinden kat be kat özgürlükçü, eşitlikçi ve basit ve sade yapılarla işleyen işçi demokrasisi deneyleri yaşandı.
Kapitalist demokrasi ekonomik ve siyasi alanı birbirinden ayırır ve zorbalığını bu sayede gölgelemeye çalışırken, işçi sınıfının siyasal demokrasisi, ekonomik mücadelesi sırasında kurduğu örgütlerin, birliklerinin, grev komitelerinin yaygınlaşması, bu örgütlerin genel bir ayaklanmanın milyonlarca işçiyi kapsayan doğrudan demokrasiye en yakın siyasi merkezlerine dönüşmesiyle şekillenir.
Kapitalist devlet üst kattadır. Burjuva parlamentosu üst katta, esas işlevi en aşağıda, sermayenin zincirlerinin dövüldüğü işyerlerinde kapitalist sınıfın egemenliği sağlama almanın aracı olan kapitalist devlet mekanizmasını gölgeler.
Milyonlarca işçinin devrimci eylem içinde şekillenen bilincinin ve yaratıcı yeteneğinin bir ifadesi olan işçi devleti ise zaten alt kattadır. Bütün ayrıcalıkları, profesyonel ordu, polis ve bürokrasiyi, seçilenlerin seçenler tarafından her an geri çağırılabilme hakkının sürekliliğiyle yok etme eğilimini hakim hale getirirken, siyaseti üretim sürecinde, kolektif olarak çalışan sınıfın ellerinde toparlar.
Sovyet tipi demokrasi, bu yüzden kapitalizm altında tüm ezilenlerin özgürlük kürsüsüne dönüşür.