AKP reform yönünde attığı her adımı yüzüne gözüne bulaştırmaya başladı. Açılım hızla kapandı. Savaş yeniden başladı.
Kürt sorununda savaşçı politikaları tercih etmesi Ergenekon konusunda da geri çekilmesine neden oldu. Savaşan bir ordu, Ergenekon davası boyunca aldığı hasarı onarmak, savaşan gücün unsurları olarak siyasete müdahale etmek için gerekli adımları atmak için yeniden fırsat bulacaktır.
Zaten tümüyle dağıtılamamış olan derin iç yapılanmasını yeniden örgütleyecektir.
Savaşın bir etkisi de ırkçı milliyetçilerin küçük güçleriyle ya da ölen askerlerin cenaze törenlerinde şovenist bir rüzgar estirmeye çalışmaları olacaktır.
Askerlerin cenazelerinde iki tür asker ailesi tepkisi yaşanıyor. Birisi, çocuklarının ya da kardeşlerinin ölümünün sorumlusunun açılım politikaları olduğunu düşünen milliyetçilerin tepkisi. Diğeri ise açılımın devam ettirilmemesinin, yeniden savaş politikalarının gündeme oturmasının ölümleri başlattığını vurgulayanların tepkisi. İkinci tepki, “Ölüm değil çözüm!” diyenlerin haykırışı.
İşte şimdi bu haykırışa örgütlü bir biçim kazandırmak için mücadele etmenin günüdür.
Bugün Kürt hareketini eleştirenler, savaşı başlatan sorumlunun Kürtler olduğunu düşünenler yanılıyor. AKP’ye göre sorumlu PKK! MHP ve CHP’ye göre, sorumlu AKP ve PKK.
Oysa Habur’dan sınırı geçen barış elçilerinin gelmesiyle birlikte, hükümet açılım sürecinde frene bastı. Gerekçe basit: Hem barış elçilerinin yüz binlerce Kürt tarafından karşılanması, hem de CHP ve MHP’nin yarattığı basınç.
AKP kaba bir oy hesabı yaparak açılımdan elde edecekleriyle açılım yüzünden milliyetçi CHP-MHP ittifakı nedeniyle kaybedeceklerini tarttı ve zaten çok sınırlı bir siyasi ufukla önerdiği açılımda sert bir fren yaptı.
Bu fren, Kürt halkını yeniden mücadeleye zorladı. Kürt hareketi Ergenekon’la paralel bir düşünceye sahip olduğu, İsrail ya da başka bir devletin gizli servisinin piyonu olduğu için değil, taleplerinin görünür kılınması için, isteyerek değil zorunda kaldığı için ateşkesi bozdu.
Bunun tersini iddia edenler, Kürt halkının siyasi talepleri ve mücadelesi görülmeden bir açılım sürmesinin mümkün olduğunu düşünmekteler. Bu, Ekim ayından beri Kürtler üzerinde artan baskıların görmezden gelinmesi anlamına geliyor. Kürt hareketi tasfiye edilerek bir Kürt açılımı! Kürt hareketinin bu tasfiyeye boyun eğmesi için sağlam bir gerekçe üretebilen de yok! Ama kabahatli olan Kürtler!
Kürt halkının direnişini Ergenekon’la paralel bir tutum olarak görenlerin, Kürt sorununda Ergenekon tezlerine ne kadar yakın olduklarından haberleri olmuyor ne yazık ki. Ergenekon, Kürt halkını öldürerek, kaybederek, işkence yeteneklerini Kürtler üzerinde geliştirerek, mali kaynaklarını kirli savaştan üreterek güçlenen bir yapı aynı zamanda. Kürt halkının direnişini Ergenekon’la aynılaştırarak, Ergenekon’a karşı mücadele edilemez.
Hükümet, CHP ve MHP’nin basıncına teslim olmuştur. Açılımın durma nedeni budur!
Şimdi, hep birlikte Kürt halkının üzerine gidiliyor. MHP askeri tedbirlerin artırılmasını talep ederek, AKP bir yandan savaşa onay verip bir yandan da savaşın sorumluluğunu Kürt hareketi üzerine atmaya çalışarak, silahlı kuvvetler doğrudan silah kullanarak.
Devletin Kürt sorununu askeri yöntemlerle çözmeye yönelik her girişimi, bu ister MHP, ister CHP önerisi oldun isterse de AKP’nin politikası olsun, bir CHP-MHP koalisyonu ihtimalini güçlendirecek bir adım olacaktır.
Kürt halkının yanında “Ölüm değil çözüm!” demek, şüpheleri Kürt halkı üzerine çekmeye çalışan çizgiye karşı, savaşın sorumlusunun Kürtler olmadığını göstermek için mücadele etmek, bugün sosyalistlerin hükümete, Ergenekon’a ve ırkçı-milliyetçi ittifak ihtimallerine karşı mücadelesinde çok önemli bir yer tutmalıdır.