Avrupa işçi sınıfı krizinin faturasını ödemeyi reddediyor ve ekonomik saldırılara karşı direniyor. Grev silahını kullanıyor, yani üretimden gelen gücünü kullanıyor. İşçilerin grev kendilerini işsizlik bekleyen yüz binlerce öğrenci ve yoksullar tarafından destekleniyor. Zaman zaman genel bir direnişe dönüşüyor.
Türkiye işçi sınıfı ise sendikasızlıktan ve örgütsüzlükten dolayı ne grev silahını kullanabiliyor, ne de ekonomik ve sosyal kararlar karşısında birleşik ve kitlesel bir tepki veremiyor.
Darbeler her zaman grevlere ve işçi mücadelesine saldırdı. Yürürlükte olan iş yasaları bizzat darbecilerin belirlediği kurallar etrafında yazıldı. Yasalar hep sermayeye hizmet ederken grev hakkı yasaklarla gasp edildi.
Her darbe sendikaları kapattı ve işçi sınıfının çoğunluğu örgütlenmekten uzak tutuldu.
12 Eylül darbesinin ardından kurulan tüm hükümetler, özelleştirme ve taşeronlaştırma politikalarını acımasızlıkla uyguladı.
AKP’nin hükümet olduğu 8 yıl içinde işçi sınıfının örgütlü azınlığı örgütsüz çoğunluk ve işsizlerle karşı karşıya getirilerek etkisiz kılındı.
12 Eylül’deki halk oylamasında darbecilerin yasakladığı dayanışma grevi ve siyasi grev yasağı kaldırıldı. Ancak işçi sınıfının önemli bir kesimini oluşturan, sendikal örgütlenmenin yoğunlaştığı kamu emekçilerine grev hakkı yine tanınmadı. Anayasa değişikliği ile işçileri bağlayan yasalarda çok az bir değişiklik yapıldı.
Her geçen gün ücretleri gerileyen ve çalışma saatleri artan, ağır sömürü koşullarında ayakta kalmaya çalışan milyonlarca işçi ne demokratik haklar ne de ekonomik haklar açısından anayasa değişikliği yetmediği çok açık.
Antikapitalist çalışanlar, farklı sendikalara bölünmüş, sorunları ve talepleri aynı olan işçileri birleştirmelidir. İşçi sınıfını grev hakkını, biricik yaptırım gücünü ortadan kaldıran iş kanunları çöpe atılmalıdır. Bütün çalışanlara sendika ve grev hakkı tanınmalı, bu hakkı gasp eden, işyerine sendika sokmayan patronlar cezalandırılmalıdır. Kamu çalışanlarına ve grev yasağı ile engellenen tüm sektörlerdeki işçilerin grev hakkı bir an önce tanınmalıdır.
12 Eylül referandumunda işçi mahallerinde çoğunluk olan “evet” oyları işçi sınıfının ne denli politize olduğunu gösteriyor. Demokrasi de kazanılabilir ekmek de. Fabrikalarda, işyerlerinde grev hakkı için yürütülen bir kampanya, işçi sınıfının mücadeleci kesimlerin birleşmesini sağlamak hareketin önünü açabilir. İşçilerin örgütlenmesine yardımcı olabilir.
Grev hakkı için mücadele, grevin gerçekleşmesini sağlayacak koşulların oluşması için mücadele etmektir. Devrimci sosyalistler, sendikal haklar, daha iyi bir ücret ve daha iyi bir yaşam için mücadelenin önünü açmalıdır.